Atalarımız kartal gibi yaşadılar
Наши предки жили как орлы
Marşan , A'Marşan ailesi aristokrat Abhaz soylu bir
ailedir. Büyük ve Küçük Abhazya'nın (Kodor, Mzımta) birçok nehirlerinin dağlık
vadilerine sahiptiler. Bu toprakların Rus İmparatorluğu'na katılmasına kadar -
Tsabal'ın (Abhazya Dal-Tsabal'ın tarihi bölgesi) yarı bağımsız yöneticileri
Dal-Tsabal'da yaşayanlar, ne Abhaz hükümdarlarına ne de Rus İmparatorluğuna tabi
değildiler. Marşanaa'lar, Kafkas Savaşı sırasında kendi topraklarını terk etmek
zorunda kaldı. Bu ailenin temsilcilerinin çoğu Osmanlı'ya taşındı ve
şimdi Türkiye'nin çesitli bölgelerinde yaşıyorlar. Kafkas Savaşı sırasında
Marşan aile temsilcileri çarlık birliklerine karşı çaresiz bir mücadele
yürüttüler.
---------------------------------
Marshania kardeşler oturuyor,
arkalarında Kakachia adında korumaları var.
(Solda oturan) Abhazya'daki Abrek
hareketinin lideri, Şabat Marshania'nın kardeşi.
(18? - 1855'ten sonra)
Kardeşinin ölümünden sonra
Rusya karşıtı direnişe öncülük etti. Zap'ta Naib Şamil ile temasa geçti.
Kafkas Magomed-Emin, Magom Kırım Savaşı'ndan sonra Türkiye'ye göç
etti. "
(Sağda oturan) Marshan
(Marshania) Şabat (18? — 1842)
Abhazya Dağı'ndaki direnişin
lideri. Dal Prensi Darukwa'nın oğlu. 1837 yılında G'nin emriyle kardeşler
tarafından alındı. V. Rosena, bir yıl boyunca Metech Kalesi'nde hapsedildi.
Aktif orduya gönderildi. Dağıstan'daki muharebelerde gösterdiği üstünlüğü
nedeniyle subaylığa terfi etti ve ödüllendirildi (1838). Abhazya'ya dönerek,
yine yaylalıların direnişine öncülük etti. Dal ve Zebelda isyanın lideri
(1840-1841). 22 Mayıs 1842 Mramba'nın kalesine düzenlenen saldırıda
öldürüldü.
Tataş Marşan ve eşi - Abhazya
Tataş Marşan - Abhazya
Kodori bölgesindeki
Dzhgiardi köyünden ünlü Abhaz prensi Tataş Marşan, Dadeshkiliani adıyla bir Svan
prensin kızıyla evlendi. Birkaç ay sonra kayınpeder (karısının babası) Tataş'ı
davet etti ve Svaneti'de bir düğün yapıldı. Tataş, Abhaz prensleri, soyluları ve
soylu köylülerden Ashub ve Amichba'dan arkadaşlar topladı.
Svaneti'ye vardık, avluya girdik. Konuk ev sahibi sıcak karşıladı. Ancak
kayınbirader (karısının kardeşi), toplanan köylüler ve misafirlerden önce
Tataş’a hakaret etmeye başladı ve kız kardeşinin onunla evlenmesinin yanlış
olduğunu söyledi. Ancak kayınbirader durmadı. Tataş, ona hitap eden bu
aşağılayıcı kelimelerden sonra kılıcını çıkardı ve kayınbiraderinin kafasını
kesti. Yakınlarda duran Sva'lar, Tataş'dan intikam almak için silah çektiler,
ancak o sırada öldürülen adamın babası kavgaya mani oldu. "Abhaz'lar hakaret
kabul etmezler, oğlum ne yazık ki kullandığı kirli dil yüzünden öldü" dedi.
Böylece bilge ev
sahibi büyük bir savaşı önlemiş oldu. Abhaz’ların halk geleneklerini,
cesaretlerini ve onurlarını iyi biliyordu.
Apollon DUMAA,
Abhazya Büyükleri Konseyi Başkanı
Tataş Marşan - Türkiye'de
Tahmini 1867 öncesi / Abhazya- Lıkhnı Köyü isyanı
katılımcıları Tzaballı Abazalar. Ortada başı açık olan Prens Eşsou Marşan..
https://tr.wikipedia.org/wiki/Eşsou_Marşan
Tzaballılar, Lıkhnı köyünde 1866 yılında başlayan ve
bir anda tüm ülkeye yayılan isyandan hemen sonra yani 1867 yılında toptan
Balkanlara sürülmüştür. Verdiği değerli bilgiler için Abhazya'dan değerli
Ayhabımız Hayri Kutarba'ya teşekkürler.
Loh'a Marşan'lar - Abhazya
Hacı Katz (Kuc) Bezhanoviç Maan
Tatg ə Marshaan-ԥҳa, Zaganbey Marcian (G əytan
dakhʹynkhoz Abla iakhʹagʹy ′′ Zagan ikhʹagy ′′ ҳəashʹope. Marcian Nyrbei,
Maan-ԥҳa A ҭia (Marshianaa rashʹashasha).
Atay ypa Selim Sabit Paşa
(Oturan - Sağdan ikinci)
Marşan Abdülkadir Hasan Bey
Marşan Hüsrev Paşa ve Eşi
Daruk Marşan
Emir Marşan Paşa'nın amcası
Prens Darukwa Marshan'ın çocuklarından en küçüğü olan
Eshsoou (Darukwa-Ipa) Marshan'ın fotoğrafı. O ve kardeşleri Rusya'ya karşı
dağlık Abhazya'nın en önemli liderleriydi. Ayrıca ünlü İmam Şamil'in naibi
Muhammed Amin'in müttefikiydi. İstanbul'da öldü (1855).
Maan Soylular 1876
Chaga Marshania
Cucul Açba
(Fotoğraf Suhum`da
çekilmiş).
Ref : Tülay Hripspha
Emir Marşan Paşa (1860 Sivas - 1938)
Sivas'ın Yıldızeli ilçesine bağlı Halkaçayır Köyü'nde
doğdu. Abhazların Hrips sülalesine mensup Tahir Bey'in oğludur. İstanbul Hukuk
Fakültesini bitirmiş olmasına rağmen, profesyonel anlamda avukatlık veya
yargıçlık yapmaya gerek görmemiştir.
Büyük miktarda arazi ve çiftliklerin sahibi olması nedeniyle çiftçilik işlerini
tercih etmiştir. Paşalık ünvanı askeri kökenli değildir. Saray tarafından
verilmiş bir ünvandır.
Siyasi görüşü itibariyle İttihat ve Terakki Partisi'ne karşı olan Hürriyet ve
İtilaf Partisi taraftarı ve Sivas İl Başkanı'dır. Bu nedenle, Mustafa Kemal Paşa
ve arkadaşlarının Sivas'a geleceklerine dair gelen ilk haberlere oldukça sert
tepki gösterip Vali Reşit Beyi tehdit etmiştir.
Ancak Mustafa Kemal Paşa'nın yanında Rauf Bey ve Bekir Sami Bey gibi Çerkes
liderlerinin olduğunu öğrendikten sonra partisinden istifa ederek, Mustafa Kemal
ve arkadaşlarının en hararetli destekleyicisi olmuştur. Sivas ve Uzunyayla
Çerkesleri üzerindeki etkisi sayesinde yöre Çerkeslerinin Sivas Kongresi yanlısı
tavır koymalarında etkili olmuitur.
Uzunyayla'da yapmış olduğu iki toplantıda, çerkes eşrafı ile konuşup, maddi ve
manevi anlamda büyük destek sağlamıştır. Yıldızeli'nde sahibi olduğu büyük mali
imkanları, Sivas Kongresi ve daha sonra da 3. Kolordu için seferber etmiştir.
TBMM açıldıktan sonra Sivas Milletvekili olarak Ankara'ya gelmiş, İdare
Amirliği'nde ve Hukuk Encümeni'nde görev almıştır. Yozgat isyanlarının
bastırılması sırasında Çerkes Ethem Bey ile birlikte Yozgat'a gitmiş, Ethem
Bey'in Uzunyayla'ya kadar uzatmayı tasarladığı takip harekatına engel olmuştur.
Maraş savunması sırasında da Maraş'a kadar gidip Aslan Beye destek sağlamaya
çalıştığı bilinmektedir. Ömrünün sonuna kadar kendine has Çerkes tavrından
ayrılmamıştır. Lozan Antlaşması ile ilgili Meclis müzakereleri sırasında;
"Antlaşma, Çerkes halklarının haklarını gözetmemiştir" mealindeki bir ifadesi
nedeniyle, yeniden seçilen Mecliste, Çerkes kökenli milletvekili sayısının çok
çok azalmasına neden olduğu anlatıla gelmektedir.
Emir Paşa, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra, kendisinin doğrudan dahil olmadığı bir
nedenle, oğlu Hamit Bey'in Terakkiperver Cumhuriyetçi Parti kurucuları arasında
yer almış olmasının da etkisiyle ve Kıyafet Kanunu'na muhalefet gerekçesiyle
yargılanmış ve Sivas'ın ileri gelen birçok simasıyla birlikte Isparta'da 3 yıl
sürgünde kalıp, yeniden Sivas'a dönmüştür. 1938 de prostat rahatsızlığı sonucu
vefat etmiş ve Sivas'ta aile kabristanına defnedilmiştir.
Kaynak:
https://web.archive.org/web/20101114080015/http://www.cerkes.net/bilgi-deposu/abhaz-sulale-adlarinin-anlami-sulale-bilgilerii-t13192.html
Emir Marşan Paşa TBMM 1. Dönem Milletvekili. İlk
Riyaset divanı üyesi
Emir Marşan Paşa
Hamit Marşan
Emir Marşan Paşa'nın oğlu
Muhammed Bek Marşan - Suriye
20. yuzyıl başında Halep Şehri Askeri Komutanı
Halit Marşan (Yemen'de şehit olmuştur)
(Sayın Tarık Marşan'ın dedesi)
Kolağası Mahmut Bey Marşan
İsmail Bey (Marşan)
Hrips Osman Marşan
Hayrettin Erşan (Marşan)
Yurdaer ve İsmail Erşan (Marşan) ın babası
Hüsniye Erşan (Marşan)
Hasanbi Marşan (Marshanukova)
Hasanbi Marşan (Marshanukova)
Marşania Abdülkadir Bey
Князь Абдулкадир-бек Марщаниа
(d. 1862-ö. 1928)
Abhaz Prensi Hasan
Bey Marşania ile prenses
Fatma Horecan Aredba'nın oğlu
Oğlu Prens
İsmail Bey Marşania İstiklal
Savaşında Şehit oldu.
Son Hanım Sultan
Prenses Emine
Nazikeda
(d. 9
Ekim 1866,
Tzebelda/Abhazya) - (ö. 4
Nisan 1941,
Maadi, Kahire, Mısır)
Sultan VI. Mehmet Vahdettin’in
eşi
Abhaz Prensi Hasan
Bey Marşania ile Prenses
Fatma Horecan Aredba'nın kızı
Marşania Abdülkadir Bey'in Kardeşi
Prenses Emine
Nazikeda
San Remo
Prenses Emine
Nazikeda
Kahire - Sürgün Yılları
Prenses Emine
Nazikeda
1940 başı – İskenderiye – Torunu Neslişah Sultan ve
Şehzade Ertuğrul Efendi ile
Sabiha Sultan
Sultan VI. Mehmet Vahdettin’in
kızı
Marşan Ali Bey'in Kuzeni
Konstantin ypa Eymhaa (Marşan) Arzakan
Chairman of the Autonomous Republic (Abkhazia)
Eymhaa (Marşan) Mahşeref Hanım
Prens Osman Bey Emuhvari (Abhazca: Eymhaa Osman Bey)
ve Prenses Hesna Çaabalurhva'nın kızı
Prenses Rabia Peyveste Emuhvari'nin (Pitsunda/Abhazya
1872 - Paris 1944 - Abhaz Prensesi ve Sultan II. Abdülhamit eşi) ablası
Mahmut Marşan & Hatice (Hatcet) Marşan
Arzuman Marşan
(Арзуман Маршьан) 1932
doğumlu.
eşi
Hacımpha Venya 1934 - 2012
Sayın
Zerender Gürel'den
aynen nakil: Büyükdedemiz Maan Kats 1866 yılında Gudauta'da vefat ediyor,
sonra, 1766 senesinde doğduğu Huap köyünde defnedildiğini duymuştum... Yaşından
dolayı Büyük Sürgün'de Abhazya'yı terk etmemiş, ve en ufak oğulunu aile
refakatında bırakmaya karar vermiş. Yanın'daki muhtemelen en ufak oğlu diye
düşünüyorum. Bu rahat pozda oğlundan başkası olması mümkün değil zaten. Davut
Maan olabilir. Kats oğlu Marşan Davut olarak da geçen bu isim, kızı Marşan
Nino'yu Murzakan Lakırba ile evlendirmişti. Uğraştıran ve sürprizler dolu bir
aile tarihimiz var.
Davut Katzypa Maan eşi ve çocukları
1866
Hatice (Hatcet) Marşan
Misliha Marşan
Hrips ypa a'Marşan Aziz Kırmızı
1894 (Şıtak) - 1964 (İstanbul)
Hrips ypa a'Marşan Aziz Kırmızı ve eşi Nevin Kırmızı
(Babiş)
Hrips ypa a'Marşan Aziz Kırmızı eşi Nevin Kırmızı
(Babiş)
1896 (Abhazya) - 1958 (İstanbul)
Hrips ypa a'Marşan Fikret Kırmızı
1919 (İstanbul) - 1964 (İstanbul)
Hrips ypa a'Marşan Fikret Kırmızı & Füsun Kırmızı
Jandarma Okul Komutanlığı Tören Salonu, Ankara, Nikah
Töreni
Hrips ypa a'Marşan Fikret Kırmızı & Füsun Kırmızı
Jandarma Okul Komutanlığı Tören Salonu, Ankara, Nikah
Töreni
Hrips ypa a'Marşan Fikret Kırmızı & Füsun Kırmızı
Hrips ypa a'Marşan Fikret Kırmızı eşi Füsun Kırmızı
1924 (İstanbul) - 1997 (İstanbul)
Rauf Orbay
1881 - 1964
Muzaffer Marşan
Mithat Marşan
(Ortada Gravatlı)
Kuch pha Melek & Hrips ipa Mithat Marsan
Muzaffer Marşan - Nikah
Muzaffer Marşan
Yusuf Marşan
Yusuf & Beyza Marşan
Yusuf & Mahir Marşan
Muzaffer Marşan & Yusuf Marşan
Maan pha Behice Hanım
(Yıldız Sarayı'nda yaşadığı dönem)
Tablo: Fausto Zonaro
Maan pha Süreyya Marşan
Zerender Gürel anne ve babası
Necla Gürel (Maanpha)
Sayın Zerender Gürel'in annesi
Fotoğraf 1956 Münih
1926 - 2007
Necla Gürel (Maanpha)
Sayın Zerender Gürel'in annesi
1926 - 2007
Maan-pha Necla Gürel. Akademik Ressam ve diplomalı
heykeltraş. Doğum 14.06.1926 İstanbul, vefat 11.04.2007 Münih. Atiye Maan'ın en
ufak kızıdır. Babası Bahriye Subayı, Ahmet Münir Kızılyel'dir.
Maan pha Nazlı Kuç
Albus Maan Bey, Nazlı Kuç (Gup’ Marşan) kızı Atiye
Kızılyel (Maanpha)
d. 1889 Albusbey- Kıta (Aksu-Düzce)
v. 28. Haziran 1964 Maltepe-Istanbul .
Kabri Benevit-Sakarya Cami bahçesi aile mezarlığında.
Maan Olcay Ertan
Yılmaz Marşan
Fahri Hikmet Erşan
Hrips ypa a'Marşan İmran Ünügür
Hrips ypa a'Marşan İmran Ünügür
1953 yılında
General Memduh Abaza - Marşan (Suriye)
Suriye Hava Kuvvetleri Eski Komutanı
Dr. Med. Şeref Marşan’ın kardeşi
General Memduh Abaza - Marşan (Suriye)
Suriye Hava Kuvvetleri Eski Komutanı
Dr. Med. Şeref Marşan’ın kardeşi
Müslüman Kardeşler Örgütü tarafından şehit edildi
-----------------------------------
SURİYE'Lİ GENERAL: ABAZA MAMDUH HAMDİ (MARŞAN)
Suriye'nin Mumsia köyünde doğdu. Çerkes diasporasından askeri bir figür.
Halep'teki Hava Kuvvetleri Koleji'nden mezun oldu.
1957-1958 Yıllarında gelecekteki Suriye Arap Cumhuriyeti
Başkanı olacak Hafez al-Esad ile birlikte SSCB döneminde Frunze'de (Kırgızistan)
pilotlar için ileri eğitim kurslarını tamamladı.
Abaza Mamduh Hamdi (Marşan), başarılı çalışmaları
nedeniyle Altın Kartal madalyası ile ödüllendirildi.1967 ve 1973 Arap-İsrail
savaşlarında aktif olarak yer aldı.
1978'den itibaren Korgeneral rütbesiyle, Suriye Hava
Kuvvetleri Komutanı olduğu dönemde çeşitli madalya ve en yüksek ödüllerle takdir
edildi.
Müslüman Kardeşler Partisi militanları tarafından
düzenlenen bombalı saldırı neticesinde hayatını kaybetti.
Kaynak:
https://zen.yandex.ru/media/livekavkaz
(Google çeviri)
Bilgi Notu:
Hamid Marşan ve Kosh Khan Kudcba ailesinin büyük oğlu Memduh Marşan, 1932
yılında doğdu. Şeref Marşan, abisi ile olan anılarını şöyle paylaştı, Memduh,
her zaman liderlik özelliğine sahip bulunuyordu ve iyi bir öğrenim gördü.
Memduh, Halep’deki hava harp okuluna girdi, pilotluk eğitimi aldı ve şu andaki
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın babası olan Hafız Esad ile tanıştı. Bu ikili
çok iyi arkadaş oldular.
Onlar, birlikte, Sovyet Kırgızistan’daki pilot eğitim
kursuna katıldılar, Memduh o dönemde Komünizm’e sampati duyuyordu. Önceleri
olumsuz davranışlarda bulundu ancak Sovyetler Birliği halkının yaşamı, yaşam
biçimleri ve düşünceleri hoşuna gitti.
Kırgızistan’ın başşehri Frunze’de (Bişkek –
abhazyam.com) bir buçuk yıl bulundular. Memduh,
Suriye’ye döndükten sonra Hava Kuvvetleri Servisi’nde çalışmaya başladı.
Gökyüzünde, başkalarının yaşayamayacağı ve onun için çok ilginç bir yaşam öyküsü
başlamış oldu.
O gün, Ürdün Kralı Hüseyin İbn Talal, Suriye devletine haber vermeden, Suriye
hava sahasını kullanarak Londra’ya uçmak istedi. Memduh ve arkadaşları uyarı
uçuşu yaptılar. Uçağın düşürülmesi emri aldılar.
Şeref Marşan “Memduh, kullanmış olduğu MIG – 17 uçağı ile
kralın uçağını uyardı ve pilot ile bağlantı kurdu. O insani ilişkilere önem
veren birisi idi ve her zaman bu konuda saygılı idi. Memduh ateş açmadı ve
pilotu geri dönmeye zorladı. Ürdün kralı daha sonra, Suriye’deki büyükelçiye,
kraliyet uçağını düşürmeyen, uçağın pilotunun ismini öğrenme emrini verdi” dedi.
Memduh Marşan, zaman içerisinde
kararlı bir Komünist olarak, propaganda yapmaya ve sempatizan toplamaya başladı.
Bu tür görüşleri nedeniyle görevinden alındı. Memduh’un işsiz kalması pek uzun
sürmedi. 1964 yılında Ürdün Hava kuvvetleri tarafından görev yapmaya çağrıldı ve
kızkardeşi Mükerrem’de oradan evli olduğu için, Ürdün’e taşındı.
Memduh, Suriye ve İsrail arasındaki savaş başlayana kadar
Ürdün’de üç buçuk yıl yaşadı. Daha sonra Ürdün kralına bir özür mektubu yazarak
Suriye’ye geri döndü.
Ancak, sınırda ülkeyi gizlice terk ettiği için Suriye
Gizli Servisi elemanları tarafından yakalandı ve
tutuklandı. Hafız Esad, o sıralar Savunma Bakanı olarak
görev yaptığı için, yetkililerin direnişine rağmen bir hafta tutuklu kaldıktan
sonra serbest bırakıldı.
Memduh Marşan’a eski yetkileri verildi ve İsrail ile olan
savaşa katıldı. İlk hava savaşında iki düşman savaş uçağını düşürdü (İsrail –
abhazyam.com). Bu haber tüm ülkede yayıldı ve
ulusal kahraman ilan edildi.
Hafız Esad, 1971 yılında Suriye’deki yönetimi ele geçirdi
ve Memduh Marşan, Suriye Genelkurmay Başkanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanı
Tümgeneral olarak göreve geldi.
1982 yılında aşırı sağcı “Müslüman Kardeşler” partisi
militanları Genel Kurmay Başkanlığı binasına saldırdılar. Marşan, genel kurmay
başkanlığının karşısındaki binada görev yapıyordu. Saldırı sırasında Memduh
Marşan, silahını alarak sokağa çıktı.
Şeref Marşan “Memduh’un arkadaşları, ona onun orada
bulunmaması gerektiğini ve askeri güçlerin bu saldırıyı püskürteceklerini
söyledi, Memduh onları azarladı ve çatışmaya katıldı. O sırada bir araba geldi
ve şoförü kaçmaya başladı. Muhafızlar onu öldürdüler. Memduh, otomobilde
bombanın olduğunu gördü ve insanların orayı terk etmesi için bağırdı” diyerek
anılarını paylaştı.
Memduh’un uzaklaşması için zamanı olmadı. Araç havaya uçtu
ve patlama o kadar güçlü idi ki Memduh Marşan’ın vücüdu bulunmadı. Aile, olay
yerinde bulunan kafkas hançeri, omuz kayışları ve tabancası ile birlikte cenaze
töreni düzenledi.
Brigadier General Waled Hamdi Abaza Marşan
Brigadier General Waled Hamdi Abaza Marşan
Brigadier General Waled Hamdi Abaza Marşan
Suriye'de cenaze töreni
Brigadier General Waled Hamdi Abaza Marşan monument
in Sukhumi, Abkhazia
Brigadier General Waled Hamdi Abaza Marşan monument
in Sukhumi, Abkhazia
-------------------------------
Ulusalararası Apsnı Vakfı
yönetimi, Suriye Arap Cumhuriyeti'nde yaşayan Abhaz diyasporasının önde gelen isimlerinden
olan General Walid Marşan'ın vefatı üzerine bir taziye mesajı yayınladı.
General Walid Marşan uzun yıllar
üstlendiği sorumluluklar nedeniyle ülke çapında
son derece sevilen ve tanınan bir isimdi. Onun Suriye için olduğu kadar Abhazya için
yaptıkları da halkımızın anılarında her zaman yaşatılacak.
General Walid Marşan'ın vefatı üzerine Abhazya
Cumhuriyeti'nde Cumhurbaşkanı Raul Hacımba'nın da katıldığı bir taziye töreni
düzenlendi ve Walid Marşan anısına açılan taziye defteri imzalandı. Abhazya
Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, uzun süredir seyreden ciddi rahatsızlığı
nedeniyle zamansız bir şekilde aramızdan
ayrılan Walid Hamdi Abaz Marşan'ın vefatı nedeniyle dost ve akrabalarına
başsağlığı dileklerini iletti.
General Marşan onu tanıyan herkesin anılarında cesaret ve vatanseverlik örneği
olarak yaşayacaktır. Abhazya halkı bu yeri doldurulamaz kayıp nedeniyle Suriye
halkı ile birlikte yas tutmaktadır.
--------------------------------------
The Ministry of Foreign Affairs
of the Republic of Abkhazia expresses its sincere condolences to the family and
friends of General Walid Hamdi Abaza Marshan, the General in connection with his
untimely death after a long and serious illness.
The most worthy representative of the Abkhaz nation prominent military and
public figure Walid Marshan played an outstanding role in
strengthening of bonds and friendship between the nations of Abkhazia and Syria.
General Marshan will forever remain in the memory of all who knew him as an
example of courage and patriotism. The nation of Abkhazia mourn together with
the people of Syria about this irreplaceable loss.
Brigadier General Waled Hamdi Abaza Marşan & Dana
Marşan
Profesör Lorik Marshania
Vefat Tarihi: Ağustos 14, 2010
Sedat Ersan
1953 - 2020
Şansal Mustafa İnce
Hrips ypa a`Marşan
1959 - 2014
İsmet İnce
Hrips ypa a`Marşan
1926 - 2016
İsmet İnce
Hrips ypa a`Marşan
1926 - 2016
Şansal Mustafa İnce
Hrips ypa a`Marşan 1959 - 2014
Talat Marşan
Hrips ypa Hidayet Marşan
ve annesi Atay pha Şaş Hanım
Sayın Marşanpha Tülay`dan gelen metni değiştirmeden
aşağıda veriyorum:
"CANIM NANDUM KAP
BIHA REFİDE HANIM KUCAĞINDA
TORUNU BIJNOV ORHAN YANINDA SAĞDA TEYZEM BENİYAPIHA NEZAKET ÜSTE SOL BAŞDA ANNEM
BENÎYA BIHA RADİMYE YANINDAKI HAŞIKBIHA MAHUNUR TEYZEM ONUN YANINDAKI ATİK
TEYZEM ONUN SAĞINDAKİ ATIRBIHA KOMSÜ KIZI YANIDA DURAN BEY SEVGİLI RIZA BENIYAPA
HEPSİ CENNETDE BU SOY KIRIMINDA GÖZ YAŞLARI HİÇ DİNMIYEN CANIM NANDUMUN
ACILARINI ASLA UNUTMADIM BU RESİM ANNEM BEĶÂRMIŞ BU TARİHLERDE ÇAPYAK BEY
KÖYÜNDE YAĞNI BABAMIN BABASI ÇAPYAK İBRAHİM MARŞANIN KURDUĞÜ BİZİM KÖYÜMÜZ
DÜCEDE ORMAN ETEYİNDE HARİKA GÜZEL HEPSİNI SAYGIYLA ANIYORUM CANLARIM"
Mustafa Engin Marşan
Anılardan bir kartvizit. Sanki telefon etsem Mümtaz
Amca cevap verecek gibi
Koca Yusuf Marşan
Bahar Marşan Kulaç'ın babası
Bergüzar Marşan (1890 - 1982)Fotograf Batum 1900
Bergüzar Marşan (1890 - 1982)Fotograf
Trabzon 1930
Hrips Pha Melek Marşan - Hrips ypa Tarık Marşan'ın
anneleri
(25/5/1959) Mithat Marşan, Melek Marşan, Ömer
Marşan, Ülker Marşan
Hrips ypa Yağsan Marşan - Hrips ypa Tarık Marşan'ın
amcaları
Hrps pha a'Marşan Melek Marşan
Tarık Marşan'ın anneleri
Niymet Marşan'ın halaları Muzaffer Sita
1980
Giorgi Anchabadze, Eliso Anchabadze and Nona Kometiani
| |
Abhazya Cumhuriyeti Arması
Герб Республики Абхазия
|
ABASGIA
Abasgia bayrağı |
Abhaz
prensliği bayrağı |
|
|
ABHAZ KRALLIĞI
|
Abaza Kralı Leon II -
House of the Anosids
- (Achba/Anchabadze)
- 767/68–811/12 |
|
|
Abaza Kralı Leon II anne tarafından Bizans
imparatoru Leon ile kuzendi. Anneleri Hazar İmparatoru'nun kızlarıydı. Abaza
Kralı Leon II, dönemin en güçlü ordusu olan Arap İslam ordusunu Anakopia
Kalesi'nde yaptığı muhteşem savunma ile yenip püskürtünce, teyzesinin oğlu olan
Bizans İmparatoru Leon'dan bir takdir mektubu aldı. Bu mektupta günümüz
Gürcülerinin ders alması gereken bir bölüm de vardı. Bizans İmparatoru Leon,
kuzeni Abaza Kralı Leon'a diyordu ki,"... Araplardan kaçıp sana sığınan Gürcü
prensleri Mir ve Arçil'i de korudun. Onları bundan sonra da korumaya devam
et!..."
|
|
|
|
|
https://www.youtube.com/watch?v=NRtk1VoQI48
Panoramik Anakopia
Kalesi sanal gezi için link aşağıdadır:
Panoramik Anakopia Kalesi sanal gezisi
|
Leon II, Bağımsız
Abhazya'nın kralıdır. Bu ünvanı kolay da almamıştır. Persleri ve Bizans
İmparatorluğu'nu silindir gibi ezip Gürcistan'ı işgal eden, oradan da Abhazya'ya
geçen sağır Mervan komutasındaki dev Arap İslam ordusunu yenebilen tek kraldır.
Bağımsız tarihçiler diyor ki, "Sağır Mervan Abhazya'yı aşabilseydi hedefi Kiev
Rus Knezliğe idi. Onu durdurabilecek başka bir güç de yoktu. Eğer Kral Leon II
Arap İslam ordusunu durdurmasaydı bugün Ruslar da Müslümandı..." |
|
|
Bagratoni
Armaları - Bagratoni
Coats of Arms
|
|
|
Описание герба (блазон):
Щит разделен на четыре
части, из коих в первой в красном поле изображена золотая держава. Во второй
в голубом поле арфа. В третьей в голубом же поле праща. В четвертой части в
красном поле крестообразно положены золотые скипетр и сабля. По сторонам
щита поставлены два льва. Щит покрыт мантиею и шапкою, принадлежащими
Княжескому достоинству.
|
|
|
Баграт первый предок
рода Князей Багратионов, происшедший от Царя Давыда Израильского, прибыл из
Филистии в Грузию в 575 году от Рождества Христова, принял крещение
Православной Восточной церкви и имел в супружестве Ферозис, сестру
Грузинского Царя Мирдата Хастрояна. По смерти сего Царя Грузия избрала себе
Баграта Царем. Потомки Царя Баграта беспрерывно царствовали в Грузии; а по
кончине в 1469 году Царя Георгия, Царь Константин имел пять сынов: Давыда,
Георгия, Баграта, Александра и Мелхеседека. По смерти Царя Константина,
воцарился Давыд, который брату своему Царевичу Баграту уделил во владение
Мухранскую провинцию и потому Баграт был первый Мухранский Владетель.
Правнук Баграта, Царь Вахтанг завладев прежде разделенной три Царства
Грузией, Имеретией и Кахетией отдал старшему своему сыну Арчилу Имеретию.
Сей Царь Арчил в 1681 году выехал в Россию и принят был от Государей Царей и
Великих Князей Иоанна Алексеевича и Петра Алексеевича милостиво. Братья его
Царь Георгий и Царевич Леон владели Грузиею. Дети Леона Вахтанг и Евсей
царствовали в Грузии. Внук Леона Царевич Александр Евсеевич со своею
фамилиею в 1757 году выехал в Россию и определен Подполковником в
пограничные войска и пожалованы ему были в Кизляре земли. Потомки сего рода
Князья Багратионы равным образом служили Российскому Престолу и жалованы
были чинами и другими знаками почестей и Монарших милостей. Происшедший от
сего же рода Князь Петр Иванович Багратион, служа в войсках Российской
Империи с отличностию, напоследок под предводительством Генералиссимуса
Князя Италийского, Графа Суворова-Рымникского во время Итальянской кампании
и на Альпийских горах противу Французов, ознаменовывал себя примерною
храбростию, мужеством и неустрашимостию, доказывающей всегдашнее присутствие
и твердость его духа. В воздаяние таковых его подвигов, жалован был орденами
как Российской Империи, так и чужестранными, равно и прочими знаками отличия. |
|
|
Description of coat of
arms (blazon):
|
|
|
The shield is divided into four parts, of which the first in the red field
depicts a golden power. In the second, a harp in a blue field. In the third
in the blue field is a sling. In the fourth part, in a red field, a golden
scepter and saber are placed crosswise. On the sides of the shield are two
lions. The shield is covered with a mantle and a cap belonging to the
Princely dignity.
|
|
|
Bagrat, the first ancestor of the family of Princes Bagration, descended
from King Davyd of Israel, arrived from Philistia in Georgia in 575 from the
birth of Christ, received the baptism of the Orthodox Eastern Church and had
Ferozis, sister of the Georgian King Mirdat Khastroyan, in marriage. Upon
the death of this King, Georgia chose Bagrat as the King. The descendants of
King Bagrat reigned continuously in Georgia; and after the death in 1469 of
King George, King Constantine had five sons: Davyd, George, Bagrat,
Alexander and Melheshedek. Upon the death of Tsar Konstantin, Davyd reigned,
who gave his brother Tsarevich Bagrat to the possession of the Muhran
province and therefore Bagrat was the first Muhran Ruler. The great-grandson
of Bagrat, King Vakhtang, having taken possession of Georgia, Imereti, and
Kakheti, which had previously divided the three Kingdoms, he gave to his
eldest son, Archil Imereti. This Tsar Archil left for Russia in 1681 and was
received from the Sovereign Tsars and Great Princes John Alekseevich and
Peter Alekseevich graciously. His brothers Tsar George and Tsarevich Leon
owned Georgia. The children of Leon Vakhtang and Eusei reigned in Georgia.
The grandson of Leon Tsarevich Alexander Evseevich with his last name went
to Russia in 1757 and was appointed lieutenant colonel to the border troops
and was granted land in Kizlyar. The descendants of this kind of Princes
Bagration served the Russian throne equally and were granted ranks and other
signs of honors and royal favors. Coming from the same kind, Prince Peter
Ivanovich Bagration, serving in the troops of the Russian Empire with
excellence, finally under the leadership of Generalissimo Prince of Italy,
Count Suvorov-Rymniksky during the Italian campaign and in the Alpine
mountains against the French, marked himself with some courage, courage,
courage, courage the everlasting presence and firmness of his spirit. In
retaliation of such feats of his, he was granted orders of both the Russian
Empire and foreign, as well as other insignia. |
|
|
Arma açıklaması (blazon):
|
|
|
Kalkan, kırmızı alandaki ilkinin altın bir gücü tasvir ettiği dört bölüme
ayrılmıştır. İkincisi, mavi bir alanda bir arp. Mavi alanda üçüncü sırada
bir askı var. Dördüncü bölümde, kırmızı bir alana, bir altın asa ve kılıç
çaprazlama yerleştirilir. Kalkanın yanlarında iki aslan vardır. Kalkan bir
manto ve Prenslik asaletini sembolize eden bir kapakla kaplıdır.
|
|
|
Prens Bagration ailesinin ilk atası, İsrail Kralı Davyd'tan gelen Bagrat,
575 yılında Mesih'in doğumundan itibaren Gürcistan'daki Filistiye geldi,
Ortodoks Doğu Kilisesi'nin vaftizini aldı ve Gürcü Kralı Mirdat'ın kız
kardeşi Ferozis'e sahipti Khastroyan, evlilikte. Bu Kralın ölümü üzerine
Gürcistan, Bagrat'ı Kral olarak seçti. Kral Bagrat'ın torunları Gürcistan'da
sürekli hüküm sürdüler; Kral George'un 1469'daki ölümünün ardından Kral
Konstantin'in beş oğlu vardı: Davyd, George, Bagrat, Alexander ve
Melheshedek. Çar Konstantin'in ölümü üzerine Davyd, kardeşi Tsarevich
Bagrat'a Muhran eyaletine sahip olmak için yetki verdi ve bu nedenle Bagrat
ilk Muhran Hükümdarı oldu. Daha önce üç Krallığı bölen Gürcistan, Imereti ve
Kakheti'nin sahibi olan Bagrat'ın büyük torunu Kral Vakhtang, en büyük oğlu
Archil Imereti'ye verdi. Bu Çar Archil, 1681'de Rusya'ya gitti ve Egemen
Çarlar ve Büyük Prens John Alekseevich ve Peter Alekseevich tarafından kabul
gördü. Kardeşleri Çar George ve Çarev Leon, Gürcistan'a aitti. Leon Vakhtang
ve Eusei'nin çocukları Gürcistan'da hüküm sürdüler. Leon Tsarevich'in torunu
Alexander Evseevich'in soyadı 1757'de Rusya'ya gitti ve sınır birliklerine
teğmen albay atandı ve kendisine Kızyar'da toprak verildi. Bu soydan yani
Prens Bagration'ın soyundan gelenler Rus tahtına eşit olarak hizmet ettiler
ve kendilerine rütbe ve diğer onur ve kraliyet hakları verildi. Aynı türden
gelen, Rus İmparatorluğu'nun birliklerinde mükemmel bir şekilde hizmet veren
Prens Peter Ivanovich Bagration, nihayet İtalya Generalissimo Prensi,
İtalyan kampanyası sırasında Kont Suvorov-Rymniksky'nin liderliğinde ve
Fransızlara karşı Alp dağlarında mücadele etti kendisini cesareti, ruhunun
ebedi varlığı ve gücü ile ortaya koydu. Onun bu tür yeteneklerine misilleme
olarak, hem Rus İmparatorluğu'nun hem de yabancıların yanı sıra diğer
nişanların onursal hakları verildi. |
|
Bagratoni
Armaları - Bagratoni
Coats of Arms
Bagratoni
Arması - Bagratoni
Coats of Arms
Coat of
Arms of Prince Vakhtang-Almaskhan of Georgia at Alexander Nevsky Lavra
Bagrat
Kalesi
Bagrat
dirhemi 1014 - 1108
Abaza Kralı Bagrat II
- House of Bagrationi
- 767/68–811/12
Kral George Haçı
|
Yukarıda da görüldüğü üzere
bazı kaynaklarda bu resmin Keleşbey`in en büyük oğlu Aslan Bey`e
ait olduğu da belirtilmektedir. Resmin altındaki Rusça yazıda bu bilgiyi
görebilirsiniz. Sayın Dr. Mehmet Tarık Mit ile bu konuda yaptığımız özel
görüşmede kendisi bu tablonun orijinalini Abhazya`ya yaptığı bir seyahat
sırasında gördüğünü ve tablonun Aslan Bey`e ait olduğu
bilgisini bize bizzat iletmiştir. Kendisinin verdiği bilgiden Aslan Bey`in
Sayın Dr. Mehmet Tarık Mit`in büyük dedesi olduğunu da böylece öğrenmiş
olduk. Bu değerli katkısından dolayı Sayın Dr. Mehmet Tarık Mit beyefendiye
teşekkürlerimizi sunarız. |
|
|
Abhaz Krallığının Kurulması
|
|
|
7. yy.’da Batı Abhaz
Krallığının Kurulması: Gürcistan tamamen Bizans egemenliğine girdi. Egrisi hem
ekonomik hem de politik yönden tamamen iflas etti. Konstantinopol’e (İstanbul)
tabi patrik tarafından yönetilmeye başlandı. Doğu Gürcistan (İberya), Vahtang
Gorgasal’dan sonra gelen Gurgen döneminde 523 yılında İran’lıların egemenliği
altına girdi. Ülke önceleri Acemlerin elindeydi. Başlarında kral yerine bir
prens (eristav) bulunuyordu. 7. yy.’ın bitiminden hemen sonra ülke Arap
egemenliği altına girdi. Başlarına bir Arap emir getirilip, yerel yönetici onun
emrine verildi. Oysa ki Abhazya’da olaylar daha farklı gelişmekteydi. 6-7.
yy.’da Abhaz kökenli etnik grupların etnik konsolidasyonu yolunda epey yol
alınmıştı. Ama 8. yy.’da şartlar daha olumlu olmuştur. Abhaz etnik gruplarının
konsolidasyonunu hızlandıran politikalar gündemdedir. Yeni oluşan feodalite
hızla gelişmekte, ülke her geçen gün biraz daha güçlenmektedir. Bu türden
politikaların Abhazya için taşıyabileceği fazla bir olumsuzluk da söz konusu
degildi. |
|
|
Ülke Bizans’ın “vasal”i
sayılmasına rağmen, Bizans’in bulunduğu olumsuz şartlar nedeniyle iç işlerine
karışabilmesi olanaksız görünmektedir. Çünkü Bizans bir taraftan Araplarla
şiddetli savaşlar yapmakta, diğer taraftan Hazarlarla soğuk savaşlarını
sürdürmektedir. Abhazlarla önemli ilişkileri ise, Bizans ordusuna alınan Abhaz
askerleridir. Dönemin en büyük politik ve askeri güçlerinden biri olan
Hazarlar’la Abhazlar iyi ilişkiler içerisindedir. Zaten ekonomik, kültürel ve
politik yapılarında büyük benzerlik vardır. Yine bu dönemde Hazarlar’la Araplar
Kafkas Dağlarındaki geçitleri paylaşamamaktadırlar. Bu mücadelede her iki
devlette Abhaz`ların desteğini isterler. Aslında Arap`lar Abhazya’ya
defalarca saldırmışlar, ama istedikleri sonucu
alamamışlardır.
|
|
|
Bunun nedenleri:
Birinci neden, Abhaz halkı
tüm gücü ile istilacılara karşı koymuştur. İkinci nedeni ise, Arap`lar, Bizans ve
Hazar tehlikesi nedeniyle tüm güçleri ile saldıramamışlardır. O yıllarda yaşamış
olan yazar Yoann Sabanidze, Abhazya’nın durumunun hiç de kötü olmadığını şöyle
anlatıyor: “O ülke halkının Araplardan korkmamasını gerektiren bir çok neden
vardı.” Bu nedenle de Abhazya, Arap`lardan kaçan Ermeni ve Gürcü`lerin
sığınma yeriydi
|
|
|
I. Leon döneminde
Abhazlar’ın Anakopia’da Arapları yenerek geri püskürtmeleri de bu dönemde
güçlenmeye başladıklarının kanıtıdır. Bizans’ın da böyle bir gücü görememesi
olanaksızdı tabi. Abhazya`nın özgürlüğünü tanıdı. Egrisi ise, aynı dönemde
Kartvelya yöneticilerinin eline düşecek kadar zayıflamıştı. Tüm bu şartlar
değerlendirildiğinde, sözü geçen dönem Abhaz`ların güçlenmesi ve Egrisi’nin Abhaz
Krallığı topraklarına katılması için en uygun olan dönemdir. 11. yy.’da yazılmış
olan “Kartvelya Tarihi” isimli tarih araştırması, Abhazya Krallığının
kurulmasından söz etmektedir: “Bizans İmparatorluğu’nun zayıflama döneminde
Abhaz lideri onlardan ayrılıp egemenliğini ilan etti. O lider, I. Leon’un
ağabeyinin oğlu olan II. Leon idi. II. Leon’un annesi de Hazar Kralı`nın kızıydı.
Bizans’tan ayrılmalarında Hazarların rolü vardır. II. Leon, Abhazya ve Egrisi’yi
Lıkhnı’ya kadar ele geçirdi. Abhaz Kralı ünvanını aldı. O günlerde Yoann ölmüş,
Cuanger’de epey yaşlanmıştı.” Günümüzde, Abhaz Krallığı’nın kurulması ve yapısı
üzerine en saglıklı araştırmalar S.N. Canaşya’ya aittir. |
|
|
O, Egrisi’nin Abhazya’ya
katılma tarihini 775-778 yılları arasında, Bizans’dan ayrılma tarihinide 8.
yy.’ın sonlarında göstermektedir. Canaşia, bu sonuca ulaşmak için, tüm
olasılıkları değerlendirmiş, elindeki bütün verileri dikkatle incelemiştir. Bu
araştırmacıyı izleyen tarihçiler Z.V. Ançabadze ve M.D. Lordkipanidze de,
Canaşia’nın tezini güçlendirecek sonuçlara ulaşmışlardır. Ortada araştırmacıları
süpheye düşüren iki önemli nokta vardır, 8. yy.’ın 40′lı yıllarının başında
Abhaz Kralı olan, II. Leon’un 25 yıl sonra Egrisi’yi Abhazya’ya katması, 20 yıl
kadar sonrada Bizans’dan bağımsızlığını ilan etmesi acaba olanaklımı idi. Bu
önemli iki politik olayın ardından bu kadar uzun bir süre geçebilir miydi?
“Kimbilir belki de Abhazya Bizans’dan ayrılmak için onun güçsüz olduğu bir
zamanı beklememiştir. Tarihçiler Bizans’ın 8. yy.’ın 70′li yıllarında zor
durumlara düştüğünü söylemektedirler. Bu yıllarda Bizans’ın komşuları ile başı
derde düşmüştür. Araplar’la bir çok cephede sıcak savaş yapmakta, Hazarlar’la
ise soğuk savaşı sürdürmekte, ayrıca bir çok iç karışıklıkla boğuşmaktadır. Bu
olumsuz şartları Bizans’dan bağımsızlığını kazanmak isteyen ülkeler için
bulunmaz ortamlar sağlamıştır. II. Leon, kendine bağlı feodalleri ve dost dış
güçleri kullanarak bağımsızlık yolunu açmış olmalıdır. Eski kaynaklar onun
bağımsızlık için Hazarlar’ın desteğinden yararlandığını söylüyorlar. Bundan
başkada, Abhazya’da Bizans’ın askeri üsleri vardı. Onların ülkeden sökülüp
atılmasılda büyük bir sorundur. Abhaz, Hazar ve Egrisi askeri güçleri bu amaçla
birlikte hareket etmis olabilirler. |
|
|
Gerçekten iki büyük tarihsel
olaydan zor olanı Egrisi’nin Abhazya’ya katılması degil, Bizans gibi bir güçden
bağımsızlığını kazanmış olmasıdır. 8. yy. tarih yazarı Yoann Sabanidze’nin
yazdıklarından anlaşıldığı gibi, Kartvelya hükümdarlarından Nerse’nin Abhazya’da
sürgün bulunduğu 781 yılında Abhazya bağımsızlığını çoktan ilan etmisti. Ayrıca
Egrisi’de Abhazya’ya bağlanmıştı. Yoann Sabanidze bu birligi “Apsınra (Abhazeti-Abhazya)”
diye adlandırmaktadır. Ayrıca, artık Egrisi adını hiç kullanmamaktadır. Yoann
Sabanidze’nin bahsettigi Abhazya’nın sınırları Abhazya ile birlikte eski Egrisi
ülkesinin tüm topraklarını kapsamaktadır. Sabanidze diyor ki: “Onların (Abhazların)
sınırlarl Poti Denizinden Haldea topraklarına kadar uzanmaktadır. Trapezun da
(Trabzon) oradadır. Apsara ile Napsa iskelelerinin oldugu yerde.” Abhazya ile
Egrisi’nin birleştirilmesi ile, Abhaz Krallığı’nın Bizans’dan ayrılması yaklaşık
aynı zamanda olmuş olaylardır. Tarih olarakda 773-775 yılları civarındadır.
Yalnız bu konuda da net araştırmalara ihtiyaç vardır. |
|
|
Ortaya sürdügümüz,
elimizdeki bilgilerin destekledigi bir hipotezdir. Abhaz Krallığı’nın hüküm
sürdüğü topraklar net olarak bilinmektedir. Yoann Sabanidze’nin anlattıklarına
göre, sınırlar güneyde Karadeniz sınırını izleyerek Batum yakınlarındaki Çoruh
nehrine varmaktaydı. Güneydogu sınırı ise Suram (Lıkhnı) dağlarıydı. Bu konuda
11. yy.’da yazılmış tarih kitabı şöyle söylüyor: “Leon… Abhazya’dan başka
Egrisi’yi Likhi’ye kadar eline geçirmisti. Suram dağlarından sonraki topraklar
ise Kartvelya’ya aitti. Abhaz Krallığı’nın kuzey-batı sınırı ise Tuapse
yakınlarındaki Nikopsiya adl verilen yere kadar uzanıyordu.” Ancak kuzeydeki
sınırlar sık sık değişiyordu. Tarihsel kaynaklar kuzey sılnırı için Hazar
ülkesinin küçük nehrini (Kuban) göstermektedirler. Cigeti (Azokh ülkesi) de
Abhaz Krallı’ğı toprakları içerisindeydi. Abhazya bağımsızlığınıl kazandıktan
sonra başkent, Anakopia’dan Kutaisi’ye alındı. 18. yy.’da yaşamış olan tarihçi
Bahusti’nin yazdıklarına göre, II. Leon Kutaisi şehrini yeniden kurdu. Abhaz
krallarının ikametgahı haline getirdi. Bu şekilde 8. yy.’ın 70′li yıllarında
bağımsızlığını kazanan Abhaz Krallığı’nın sınırları, bugünkü Batı Gürcistan’ın
tamamınıl, Egrisi’yi (Lazika) ve kuzey-batı Kafkasya’nın büyük bir bölümünü
kapsıyordu. Bahusti Bagrationi’nin yazdıklarına göre, asıl Abhazya bile, yönetim
olarak üç bölgeye ayrılmıştı: Akua (Sohum) daki yönetim Bedia’daki (batı)
yönetim, Abhazya yönetimi. Bu üçünün başında da ayrı ayrı liderler vardır.
Bahusti’ye göre II. Leon’un oluşturdugu Abhaz Krallığı konfedaratif yönetimi
şöyledir: |
|
|
1. Abhazya ile Cigeti (Kuban
nehrine kadar)
2. İngur nehrinden
Anakopia’ya kadar olan bölge (merkezi Sohum)
3. İngur nehri ile
Tskhenisalli arasındaki bölge (merkezi Bedia)
4. Guria
5. Ratça-Leçhumi
6. Swanetya
7. Riyon ile Han nehri
arasındaki yönetim bölgesi, Agreti’de dahil olmak üzere Likhi’ye kadar.
8. Kutes ile Okribeyrgan,
Riyon’un beri tarafı Guria’ya kadar olan bölge.
|
|
|
Abhaz Krallığı’nın Kuzeybatı
topraklarını oluşturan bölgede soy ve dil olarak Abhaz`ların çok yakın akrabaları
olan Çerkez-Adige halkı yaşıyordu. Adigeler’le Abhaz`lar arasında soy olarak
Abhaz olan ama Abhazlarla henüz etnik konsolidasyon tamamlamamış Asadz halkı
vardır. Abhaz Krallığının Abhazya bölgesinde yanlız Abhaz halkları vardı. Bunlar
önceleri kendi özgün adları olan Abazgia, Apsila, Sanıga, Misimyana, Misima gibi
adlar kullanırken, etnik konsalidasyona girmiş ve ortak ad olan APSUWA (Abhaz)
adını kullanmaya başlamışlardır. Soy olarak Abhaz olan bugünkü Aşuwa (Abazin)
ların Abhazya’dan Kuzey Kafkasya’ya geçtikleri biliniyor. Araştırma verilerine
göre Aşkharuwa`lar 17-19. yy.’lar arasında Kuzey Kafkasya’ya geçmişlerdir.
Tapantalılar’ın kuzeye geçmesi ise daha eski tarihlerdedir. Onların da kuzeye
geçis tarihi olarak 14. yy. önceleri verilmektedir. |
|
|
Bizce Abhaz Krallığı
döneminde (8-10) yüzyıllar arasında tarım ve hayvancılıkla uğraşan halk, dağları
aşıp kuzeye geçmişlerdir. Yine aynı dönemlerde yoğun bir Abhaz nüfusuda Lazistan,
İmereti, Guria hatta Doğu Gürcistan’a gidip yerleşmişti. Abhaz Krallığı yönetimi
içinde bulunan ve güneydoğudan Abhaz halkının komşuları olan daha önceleri
Lazika Krallığı sınırlarında yaşayan İber-Kafkas dil grubu dahilindeki halklar:
Kartvel`ler, Laz`lar, Swan`lar, Guri`ler, Ratça`lar, İmereti`ler’dir. Abhaz
Krallığı’nın özelliklede kıyı şehirlerinde bulunan Hristiyan kültür
merkezlerinde epey sayıda Bizans’lı vardı.
Kaynak: Gerg AMIÇBA
“Ortaçağda Abhaz`lar ve Laz`lar” Çeviren Hayri ERSOY
|
|
|
|
House of the Anosids
(Achba/Anchabadze)
House of Shavliani
House of the Anosids
(Achba/Anchabadze)
House of Bagrationi
|
|
|
http://circassiancenter.com/tr/kronolojik-anlati-tarihin-aynasinda-abhazya
KRONOLOJİK ABHAZ TARİHİ
5.binyıl
Abhaz`ların ilk ataları
Abeşla’ların bugünkü Abhazya ve çevresinde tarih sahnesine çıkışı.
3.binyıl
Abhazların ataları Abasg,
Apsil, Sanik ve Misimian’ların bugünkü Abhazya ve çevresinde ayrı
topluluklar halinde yaşamaya başlaması.
2.ve 1.binyıl
Abasg, Apsil, Sanık ve
Misimian’ların bugünkü Abhazya kıyılarında ve yamaçlarında ilk yerleşim
merkezlerini oluşturmaya başlaması.
6.-1. yy
Pitiund (Pitsunda), Gienos (Novy
Afon), Eşera ve Dioskuria (Sohum) ön şehirlerin kuruluşu.
M.S.
2.-6. yy
Abhazya’da Roma-Bizans kolonizasyonu.
4.yy
Got`ların Abhazya’ya saldırısı.
5.yy
Pers``lerin Abhazya’yı istilası.
532
Pers-Bizans barış anlaşması. Abhazya’da
Bizans egemenliği.
550-600
Abasg, Apsil ve Misimian’ların Bizans’a
karşı ayaklanması. Sohum, Pitsunda, Novy Afon ve Tsabal’da savaşlar.
730:
Abhaz (Abazg+Apsil) Krallığı’nın kuruluşu.
737-738
Arap`ların Abhazya’ya saldırısı; Anakopia
kalesi (Novy Afon) savunması.
741-978
Leonid ve Bagradit hanedanlığı; 1. Leon
Abasg’ın, 2. Leon’un, 2. Feodosiy’in, 2.Dmitriy’in, 1. Georgiy’in, 1.
Bagrat’ın, 3. Konstantin’in, 2. Georgiy’in, 3. Leon’un, 3. Dmitriy’in ve
3.Feodosiy’in krallık yılları.
978-1014
Karvelya’nın Abhazya’ya katılması ve Abhaz-Kartvel
Krallığı’nın kurulması. 2. Bagrat’ın hükümdarlığı.
1033
Anakopia kalesinin 40 yıllığına Bizans’a
devri.
1122
Abhaz-Kartvel Krallığı başkentinin Tiflis’e taşınması.
1220-1250
Moğol istilası ve “Abhaz-Kartvel Krallığı”nın dağılması.
1280
Cenevizli’lerin Abhazya’da ticaret
kolonileri kurmaya başlaması.
1330
Abhazya’nın ‘Prenslik’ statüsüyle Bizans’a
bağlanması.
1414
Abhaz Prensliği’nin Bizans’dan ayrılıp
bağımsız kalması.
1555
Osmanlı İmparatorluğu’nun Sohum’u fethi.
1621-1634
Abhaz-Megrel savaşları.
1680
Abhaz Prensi Marşania’nın Tsabal ve Dal’ı
ele geçirmesi.
1771
Abhaz`ların Osmanlı’ya başkaldırısı, Sohum’un
geri alınması.
1805
Abhazya’nın Samurzakan bölgesinin Rusya’nın
kontrolüne geçmesi.
1808
Abhazya ‘da Çaçba hanedanlığı. Prens
Keleşbey Çaçba’nın hükümdarlığı.
1808-1809
Abhazya’da Prens Aslanbey Çaçba’nın
hükümdarlığı.
1809
Abhazya Prensi Georgiy (Seferbey) Çaçba’nın
Rus Çarı 1. Aleksandr’dan Abhazya’nın Rusya himayesine alınmasını
istemesi.
1810
Rus askeri gücünün Sohum’a yerleşmesi ve
Abhazya’dan Osmanlı topraklarına ilk muhaceret (sürgün) dalgası.
1811-1821
Abhazya’da Prensi Georgiy (Seferbey)
Çaçba’nın hükümdarlığı.
1821-1822
Prens Hasanbey Çaçba’nın Sibirya’ya sürgün
edilmesi.
1822
Abhazya’da Prens Dmitriy (Omarbey) Çaçba’nın
hükümdarlığı.
1823
Abhazya’da Mihail Çaçba’nın hükümdarlığı.
1824
Rus Çarlığı’nın sömürgeci politikalarına
karşı Abhazya’da Aslanbey Çaçba liderliğinde halk ayaklanması. Rus
General Gorçakov’un Abhazya’yı ilhak seferi.
1824-1864
Karadeniz’den Hazar’a tüm Kuzey Kafkasya’da
Rus-Kafkas savaşları.
1830
Rus donanmasının Sohum çıkarması. Hacı
Berzek kumandasındaki Ubıh ve Sadz`ların Gagra’daki Rus mevzilerine
saldırısı.
1837
Rus General Baron Rozen’in Tsabal’a
saldırısı.
1839
Rusya’nın Batı Karadeniz sahilini ablukaya
alması.
1840
Rus General N. Muravyov’un büyük bir ordu
ile Dal’a saldırısı.
1843
Abhaz birliklerinin Pshu seferi.
1849
Prens Mihail Çaçba’nın St.Petersburg’da Çar
1. Nikolay’la görüşmesi.
1855
Osmanlı donanmasının Sohum’a çıkarma
yapması.
1856
Rusya’nın Sohum’u yeniden işgali.
1857
Sadz-Ciget ve Ubıh güçlerinin Gagra’daki Rus
birliklerine saldırısı.
1859
Rus General M.T.Loris-Melikov’un Pshu
seferi.
1862
Abhaz delegasyonunun İngiltere’ye gidişi ve
Başbakan Lord Palmerston ile görüşmesi.
1864 / 21 Mayıs
Rus-Kafkas savaşının Kbaada’da (Krasnaya
Polyana) sona erişi. Abhaz`ların, Adige`lerin ve Ubıh`ların Osmanlı
topraklarına kitlesel sürgününe başlanması.
1864
Rusya’nın Abhazya prensliğini lağvedip
Abhazya’nın adını “Sohum askeri garnizonu” olarak değiştirmesi.
1864
Abhazya’nın son hükümdar prensi Mihail
Çaçba’nın tutuklanıp Voronej’e sürgüne gönderilmesi.
1866 / 16 Nisan
Prens Mihail Çaçba’nın Voronej’de ölümü.
1866
Abhaz`ların Lıhnı köyünde ayaklanması ve
Prens Mihail’in oğlu Georgiy Çaçba’yı Abhazya hükümdarı ilan etmesi.
1867
Abhaz`ların yeniden Osmanlı topraklarına
kitlesel sürgünü.
1877-1878
Rus-Osmanlı savaşı (93 harbi); Abhazya’da
ayaklanma ve çatışmalar.
1880
Rusya’nın Abhaz`ları “suçlu halk” olarak ilan
etmesi.
1892
Dirmit Gulya ve D.Maçavaryani’nin Abhaz
alfabesini oluşturması.
1897
Abhazya’da ilk genel nüfus sayımı.
1904
Gagra’nın Soçi Rus sancağına dahil edilmesi.
1904
1 Mayıs işçi bayramının Abhazya’da ilk defa
kutlanması.
1905
Rus “Potemkin” zırhlısının Abhazya
kıyılarına gelişi.
1905
Sohum’da “sıkı koruma hali” uygulaması.
1906
Abhazya’da “savaş hali” ilanı.
1907
Abhazya’da savaş hali ilanının kaldırılması
ve Abhaz halkının “suçlu halk” olduğuna dair 1880 tarihli Çarlık
fermanının 2. Nikolay tarafından iptali.
1917 / Nisan
Lıhnı köyünde büyük halk toplantısı
1917 / Mayıs
Abhaz`ların da yer aldığı Dağlı Halklar 1.
Kongresi.
1917 / 20 Ekim
Kafkas halkları ve Kazak`ların “Bağımsız
Güneydoğu İttifakı” kurmaları ve Abhazya’nın bu ittifaka katılışı.
1917 / Kasım
Abhaz`ların da içinde yer aldığı Dağlı
Halklar Hükümeti’nin kuruluşu.
1917 / Aralık
Abhazya’da silahlı devrim gücü “Kiaraz”’ın
kuruluşu.
1917 / 6 Kasım
Rusya Bolşevik devrimi (Ekim devrimi) ve
Sovyet`lerin kurulması
1917 / 8 Kasım
Nestor Lakoba başkanlığında Birinci Abhaz
Halk Sovyeti’nin (meclis) kurulması.
1918 / 9 Şubat
Abhaz Halk Sovyeti ile Gürcistan Halk
Sovyeti arasında dostluk ve barış anlaşması imzalanması.
1918 / 21 Şubat
Abhazya’da Sovyet iktidarının kurulması.
1918 / 11 Mayıs
Abhazların da yer aldığı “Bağımsız Dağlı
Halklar İttifak Cumhuriyeti”nin kuruluşu.
1918 / 26 Mayıs
Gürcistan Halk Sovyeti’nin dağılması ve
Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’nin kuruluşu.
1918 / 26 Mayıs
“Bağımsız Dağlı Halklar İttifak
Cumhuriyeti”nin feshi.
1918 / Haziran
General Mazniyev komutasındaki Gürcü
ordusunun Abhazya’ya saldırısı. Kodor geçidinde çarpışmalar.
1918 / 15 Ağustos
Abhaz Halk Sovyeti’nin dağıtılması ve
üyelerinin tutuklanması.
1919 / 4 Mart
Abhaz`ların Sohum’da hakimiyeti sağlayarak
Sovyet iktidarını yeniden kurması.
1921 / 25 Ocak
Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin
kuruluşu.
1921 / 16 Mart
Abhazya ile Gürcistan arasında “ittifak
akdi” imzalanması.
1921 / 31 Mart
Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin
kuruluşu.
1921 / 31 Nisan
Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti
anayasasının kabulü.
1921 / 21 Mayıs
Gürcistan Devrim Komitesi’nin “Abhazya
Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni tanıması ve bağımsızlık deklarasyonunu
imzalaması.
1922
Abhazya ile Gürcistan’ın, ayrı egemen
devletler olarak “Anlaşmalı Sovyet Sosyalist Federal Cumhuriyet”
oluşturmaları.
1922 / 10 Aralık
Rusya’nın öncülüğünde 15 cumhuriyetten
oluşan Sovyetler Birliği’nin (SSCB) kurulması.
1925
Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti yeni
anayasasının kabulü.
1931 / 19 Şubat
Sovyetler Birliği lideri J. Stalın’in
emriyle Abhazya’nın Gürcistan’la oluşturduğu “Anlaşmalı Sovyet Sosyalist
Federal Cumhuriyet” yapısının değiştirilmesi ve Abhazya’nın
“cumhuriyet” statüsünün düşürülerek “özerk cumhuriyet” satatüsü ile
Gürcistan’a bağlanması. Abhazya’da kitlesel protestolar.
1936 / 28 Aralık
Abhazya SSC’nin kurucu lideri Nestor
Lakoba’nın Tiflis’de öldürülmesi.
1937-1952
Abhazya’da Gürcistan baskılarının artması ve
sistemli asimilasyon uygulamasına başlanması. Siyasi liderlerin ve
aydınların öldürülmesi, tutuklanması ve sürülmesi, Abhaz`ların kamu
görevlerine alınmaması, Abhaz okullarının kapatılması, Abhazca`nın
yasaklanması, Abhaz yer adlarının Gürcü`celeştirilmesi vb.
1939
Abhazya’yı Gürcü`leştirmek üzere
Gürcistan’dan Abhazya’ya toplu nüfus taşınıp yerleştirilmeye
başlanması.
1942
1. Dünya Savaşı’nın
Kafkasya’ya sıçraması, Alman-Sovyet güçleri arasında çarpışmalar,
Almanların Abhaz köyü Pshu’yu işgali.
1953
Gürcistan’ın baskıları ve Gürcü`leştirme
politikalarına karşı kitlesel tepkilerin yükselmesi. Abhaz okullarının
yeniden açılması.
1954
Abhaz alfabesinde Rus (kiril) harflerine
geçiş.
1965-1967
Abhaz halkının Gürcistan politikalarına
karşı kitlesel protestoları.
1988 / 13 Aralık
Abhazya Halk Forumu “Aidgılara”’nın kuruluşu
ve 1.kongresi.
1989 / 18 Mart
Abhazya’nın siyasi haklarının iadesi
talebiyle Lıhnı köyünde miting ve genel halk oylaması yapılması.
1989 /15-16 Temmuz
Tiflis’den gönderilen Gürcü milis
birliklerinin Sohum’a saldırısı. Çatışmalar. Moskova’nın bölgeye asker
sevketmesi ve sıkıyönetim ilanı.
1989 / 25-26 Ağustos
Abhaz`ların da yer aldığı Kafkasya Dağlı
Halklar Asamblesi’nin kuruluşu.
1990 / 25 Ağustos
Abhazya Parlamentosu’nun, “Abhazya devlet
egemenliği ve Abhazya’nın devlet yapısının korunması için yasal
garantiler” deklarasyonunu kabul ve ilanı.
1990 / 24 Aralık
Vladislav Ardzinba’nın Abhazya Parlamentosu
Başkanlığı’na seçilmesi.
1991 22 Eylül
Abhazya Parlamentosu seçimleri; Halk Forumu
”Aidgılara” adaylarının seçim zaferi.
1991 / 1-2 Kasım
Kafkasya Dağlı Halklar Asamblesi’nin Sohum
kongresi; adının Kafkasya Dağlı Halklar Konfederasyonu olarak
değiştirilmesi ve “Kafkasya dağlı halklarının konfederatif ittifakı
hakkında deklarasyonun” kabulü.
1991 / 29 Nisan
Gürcistan’ın SSCB’den ayrılması.
1991 / Mayıs
Abhazya Parlamentosu’ndan Gürcistan
Yönetimi’ne Abhazya-Gürcistan ilişkilerinin geleceğini görüşme çağrısı.
1991 / Mayıs
Zviad Gamsahurdia’nın Gürcistan’ın devlet
başkanı seçilmesi.
1991 / 21 Aralık
Gürcistan’da iç savaşın başlaması.
1991 / 25 Aralık
SSCB’nin resmen dağılması.
1992 / 6 Ocak
Gürcistan’da Zviad Gamsahurdia’nın
devrilmesi ve Eduard Şevardnadze’nin Devlet Konseyi başkanlığına
getirilmesi.
1992 / Şubat
Abhazya Parlamentosu’ndan Gürcistan
Yönetimi’ne yeniden görüşme çağrısı.
1992 / Şubat-Nisan
Gürcistan Yönetimi’nin, Gürcistan’ın Abhazya
ile (aynı şekilde G.Osetya ve Acaristan ile) siyasi-hukuki-idari
ilişkilerini düzenleyen yapısını yok sayan ve haklarını gaspeden
kararlar alması.
1992 / Mayıs
Gürcistan-Abhazya gerginliğinin Abhazya’nın
iç siyasi dengelerini zorlamaya başlaması; Abhazya Parlamentosu’ndaki
Gürcü-Megrel parlamenterlerin ayrı parlamento kurma girişimi.
1991 / Mayıs-Haziran
Vladislav Ardzınba’dan Eduard Şevardnadze’ye,
Gürcistan-Abhazya ilişkilerini görüşme çağrıları. Şevardnadze’nin
çağrıları reddetmesi. Ardzınba’nın, Gürcistan-Abhazya ihtilafının
barışçı yollarla çözümü konusunda Rusya’nın arabuluculuk desteğini
sağlama girişimleri.
1992 / 24 Haziran
Gürcistan ve Rusya arasındaki “Dagomis
anlaşması”.
1992 / 23 Temmuz
Abhazya Parlamentosu’nun, “egemenlik”
kararı.
1992 / 24-30 Temmuz
Vladislav Ardzınba’nın Türkiye ziyareti.
Gürcistan-Abhazya ihtilafının barışçı yollarla çözümü konusunda
Türkiye’den destek almak amacıyla TBMM Başkanı ve siyasi parti
liderleriyle temasları. DYP-SHP hükümetinin Ardzınba’ya blokajı.
Diyasporayla kucaklaşma ve olası gelişmeler konusunda bilgilendirme
görüşmeleri.
1992 / 30 Temmuz
Başbakan Süleyman Demirel ile Dışişleri
Bakanı Hikmet Çetin’in Tiflis’e giderek Gürcistan’la anlaşmalar
imzalaması.
1992/14 Ağustos
Gürcistan askeri birliklerinin Abhazya’ya
saldırısı ve Gal, Oçamçira, Sohum’u işgal etmesi. Abhazya halkının
direnişi. Sohum’da ilk çatışmalar.
1992 / 15 Ağustos
Gürcistan’ın Gagra’yı denizden çıkarma
yaparak işgal etmesi.
1992 / 16 Ağustos
Kuzey Kafkasya’dan Abhazya’ya gönüllülerin
gelmeye başlaması ve savaşın yayılarak şiddetlenmesi.
1992 / 26 Ağustos
Diyaspora’dan Abhazya’ya gönüllülerin
gelmeye başlaması.
1992 / 3 Eylül
Ateşkes sağlanması, Ardzınba ve
Şevardnadze’nin Moskova’da Rusya Başkanı Boris Yeltsin’le biraraya
gelerek protokol imzalaması.
1992 / 6 Ekim
Çatışmaların yeniden başlaması ve Abhazya
birliklerinin Gagra’yı Gürcü işgalinden kurtarması.
1992 / 7-8 Ekim
Lıhnı köyünde Dünya Abhaz-Abazin (Abaza)
Halk Kongresi toplanması.
1992 / 11 Ekim
Kabardey General Sultan Sosnaliev’in Abhazya
Savunma Bakanı olması.
1992 / Kasım
Abhazya silahlı birliklerinin Sohum’a
taarruzu ve Oçamçira’ya denizden çıkarma yapması.
1992 / 3 Kasım
Abhazya özgürlük savaşında Türkiye’den ilk
şehidimiz; Tsiba Efkan Çağlı. Böylece diyaspora-anavatan birliğinin
canla-kanla yazılması. Daha sonra Kozba Vedat Akar, Abağba Bahadır Özbağ,
Yeğoj Hanefi Aslan, Argun Zafer Alış’ın şehit oluşlarıyla bu birliğin
daha da perçinlenmesi.
1992 / 14 Aralık
1993 / Ocak-Temmuz
Sohum, Oçamçira ve Tkvarçal’da şiddetle
çarpışmalar.
1993 / 27 Temmuz
Geçici ateşkes anlaşması ve tutsakların
karşılıklı iadesi.
1993 / 16 Eylül
Abhazya
1993 / 27 Eylül
Sohum’un Gürcü işgalinden kurtarılması.
1993 / 28-29 Eylül
Oçamçira, Tkvarçal ve Gal’ın Gürcü
işgalinden kurtarılması.
1993 / 30 Eylül
Gürcistan işgal kuvvetlerinin ve
işbirlikçilerinin tamamının Abhazya’dan atılarak İngur sınırına Abhazya
bayrağının çekilmesi. 410 gün süren büyük özgürlük savaşının
kazanılması.
1993 / Ekim
Abhazya ve Gürcistan arasında Birleşmiş
Milletler (BM) ve Rusya gözetiminde barış müzakerelerinin başlaması.
1994 / 14 Mayıs
Abhazya ve Gürcistan arasında ateşkes
anlaşmasının imzalanması.
1994 / 26 Haziran
BM gözetiminde Rusya barış gücünün İngur
sınır hattına yerleştirilmesi.
1994 / 26 Kasım
Abhazya Cumhuriyeti Anayasasının, Abhazya
Parlamentosu’nda kabulü ve Vladislav Ardzinba’nın Abhazya
Cumhuriyeti’nin devlet başkanı seçilmesi.
1994 /19 Aralık
Abhazya’ya Rusya denetiminde uluslararası
ambargo uygulamasının başlaması.
1996 / 23 Kasım
Abhazya Parlamentosu seçimlerinin yapılması.
1998 / 20-25 Mayıs
Gürcistan’ın Abhazya’nın Gal bölgesine
saldırısı, şiddetli çatışmalar ve Abhazya’nın Gürcü birliklerini
yenilgiye uğratması.
1999 / 3 Ekim
Abhazya halkının referamdumla yeni anayasaya
ve bağımsızlığa onay vermesi, Vladislav Ardzinba’nın ikinci kez devlet
başkanlığına seçilmesi.
2001 / Ekim
Kodor geçidinde çatışmalar, yukarı Kodor
bölgesine Gürcü birliklerinin yerleştirilmesi.
2005 / 12 Ocak
Sergey Bagapş’ın Abhazya devlet başkanı
seçilmesi.
2008 / 8-13 Ağustos
Gürcistan’ın Güney Osetya’ya saldırısı ve
Abhazya’ya saldırı hazırlığı; Rusya’nın müdahalesi ve Gürcistan’ın Güney
Osetya ve Abhazya’nın yukarı Kodor bölgesindeki askeri gücünün imhası.
2008 / 26 Ağustos
Rusya’nın Abhazya’nın (ve Güney Osetya’nın)
bağımsızlığını tanıması. Akabinde BM üyesi devletlerden Nikaragua,
Venezuella, Nauru, Vanuatu, Tuvalu’nun da Abhazya’nın bağımsızlığını
tanıması.
2010 / 4 Mart
Abhazya’yı zafere ve özgürlüğe kavuşturan
kurucu lideri ve başkanı Vladislav Ardzınba’nın vefatı.
2011 / 29 Mayıs
Abhazya’nın bağımsızlığının tanınmasını
sağlayan lideri ve başkanı Sergey Bagapş’ın vefatı.
2011 / 26 Ağustos
Aleksandr Ankvab’ın Abhazya’nın üçüncü
devlet başkanı olarak seçilmesi.
|
COATS OF ARMS OF
ACHBA - ANCHABADZE DYNASTY
Гербы Ачба
-
Анчабадзе королевской семьи
Açba Kraliyet Arması
Açba Hapuk Bey
Açba Cafer Bey
Grigol Anchabadze
|
Neslişah Sultan.
|
|
|
Neslişah Sultan'ın anneannesi Marşan-pha Emine
Nazikeda'dır.
Dedesi Sultan Vahdettin. Annesi Sabiha Sultan,
babası Faruk Efendi'dir.
(Yukarıdaki resim bazı Internet kaynaklarında sehven
"Prenses Leyla Açba'nın" resmi olarak verilmektedir. Bu nedenle burada
sergilenmesinde yarar görülmüştür. Bu konuda Sayın Papapha Mahinur Tuna'nın katkılarına
teşekkür ederiz.) |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Neslişah Sultan. 1950 |
|
Neslişah Sultan
Eşi ve Çocukları ile |
|
|
Prenses Leyla Açba |
Prenses Leyla Açba |
Neylermiş Leyla'yı bu fani cihan
Hasret ile helak oldu vücud an be an
Sultan Mehmed Vahidüddin Han'dı cümlemizin efendisi
Baş tacı eyledi hemşireyi Kadınefendi
Pek ani zuhur buldu Sivas diyarında vefat
Aile efradı içün anda yeri makber-i şüheda
Eser daim üzerinde hasretlü bad
Prens Ahmed Açba-Ançabadze (prensesin ağabeyi)
|
|
|
Prenses Mihri Müşfik - Açba Otoportre
|
Tıbbiye Nazırı - Açba Ahmet Rasim Paşa |
Açba Ahmet Bey |
|
|
|
|
Fatma Pesend Hanım
Fatma Pesend Hanım
فاطمہ
پسند
خانم;
Prenses Fatma Kadriye Achba; 13 Şubat 1876 - Nisan 1928), Osmanlı
İmparatorluğu'nun Sultan II. Abdülhamid'in
onbirinci eşidir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Sağdan sola: Naharbey Açba, Saatbey Açba, Katerina Marşan Pha
|
|
Achba
Sasrikua ypa Naharbey
|
|
Melih Açba - 1940
Golden Gloves 147 Pound Champion
Title |
Melih Açba - 1974 - 61 Yaşında |
|
Soldan itibaren 1 sırada Khwaya Akırtaa, Açu
Eymhaa, 2. sırada Kats Maan, Zurab Chottua, Goudsmahan Eymhaa, D. Maan, Ayakta
George Gvatua, Sirkwa Lakrba, Date Açba, Eristof Eymhaa, Gregori Çaçba
|
|
|
|
|
|
Agumaa Necati Cakir ve sağda Cengiz Koc
Acba'nın babası Akarac Turgay Cilo
1990 yılı Abhazya gezisi |
|
|
|
|
|
|
|
|
Y.D. ANCHABADZE
http://old.ihst.ru/.../books/ethnography/1/134-151.pdf
|
|
COATS OF ARMS OF
CACHBA - SHERVASHIDZE DYNASTY
Гербы Чачба - Шервашидзе королевской семьи
Çaçba Kraliyet Arması
|
|
Prince Georgi Dmitrievich Chachba - Shervashidze
Abkhazia came under Russian protection 17 February
1810 through Prince Giorgi Shirvashidze (1810-’21).
Abhazya Prince
George Servaşidze (1810-1821) döneminde 17 Şubat 1810 de Rus koruması
altına girdi.
|
Princess Nino Chachba - Shervashidze |
|
|
Prince Georgi Dmitrievich Chachba - Shervashidze |
Prince Georgi III Chachba - Shervashidze |
|
m |
Theresa Chichua-Shervaschilze
|
Mary Shervashidze Eristavi |
Alexei Shervashidze ve eşi Teresa Lakrba
|
MARIA SHERVASHIDZE & Alexandra Dzia ԥsh-i ԥҳa
|
|
George (GOGLIK)
Shervashidze Konstantin Shervashidze`nin
oğlu 1887 |
Mary Cachba - Shervashidze |
Mihail Chachba |
Seteman
Sharashia hühümdarı
(1620 - 1640)
Don Kristoforo de
Kastelli eskiz defterinden |
Prenses Varvara (Babo)
Mikhailovna Shervashidze
(1859-1946) |
Prenses Ella_Shervashidze (1846
1918) |
|
|
|
|
|
|
|
Alexander Shervashidze |
|
|
|
|
|
Likhni`deki Shervashidze sarayı
|
|
Prince Giorgi II of Abkhazia - Shervashidze
|
George Shervashidze |
|
George Chachba Shervashidze
(Tahtın Varisi)
ve ailesi
|
|
Prince_Georgi_Shervashidze_(Chachba) |
|
|
Prens
Dimitri George Shervashidze nin oğlu 1880 1937 |
|
Konstantin Grigoryevich
Shervashidze 22.0.1858-15.10.1914
Eşi
Barones Maria Aleksandrovna Nikolai
|
|
|
Stanislav Lakoba
Saygıdeğer Abhaz prens ailesi Shervashidze (Chachba), birçok ünlü
kişilik ürettiği için ünlüdür. Shervashidze ailesinin şeceresi “Rus
İmparatorluğunun Soylu Aileleri” kitabının dördüncü cildinde önemli
ölçüde tartışılmıştır.(Moskova, 1998).
Abhaz asaletinin en parlak temsilcilerinden biri, Hasan-bey'in
torunu Georgii Dmitrievich Shervashidze (1847-1918) (1821-1828
dönemini Sibirya'daki siyasi sürgünde geçiren) ve efsanevi hükümdar
Keleshbey'in büyük torunudur. Önde gelen Abhaz tarihçisi GA Dzidzaria,
Georgii Shervashidze'nin “Devrim Öncesi Abhaz Entelijansiyanın
Oluşumu” adlı kitabında ayrıntılı bir açıklama yapıyor (Sohum, 1979,
s. 98-107). Prens Shervashidze'nin genç yaşta yetim kaldığını ve
Kutaisi Valisi General L.P. Kolyubakin ve çocuk kitapları yazarı eşi
Aleksandra Aleksandrovna (nee Krizhanovskaya) tarafından
yetiştirildiğini kaydediyor.
Çocukken Georgii Shervashidze St.Petersburg'da ve yurtdışında yaşadı
ve 18 yaşında Moskova Devlet Üniversitesi hukuk fakültesine girdi.
İkinci eğitim yılında Abhazya'da 1866 ayaklanması gerçekleşti. Daha
sonra Georgii, Niccolo Machiavelli'nin (1469-1527) ahlak kurallarını
çürütenleri bile politikada kabul edilebilir herhangi bir yöntem
olarak kabul ettiğini belirten “Machiavelli: Hayatı ve Eserleri”
adlı öğrenci makalesini tamamladı.
Georgii Shervashidze, 1879'da Moskova Üniversitesi'nden mezun olarak
birinci sınıf bir eğitim aldı. 1877-1878'de Rus-Türk savaşında yer
aldı. 1879 yılında, Rus şair Aleksandr Griboyedov'un karısı Nina
Chavchavadze'nin yeğeni olan Baron A.P. Nikolai'nin kızı Barones
Maria Aleksandrovna Nikolai ile evlendi.
1883 yılında Tiflis başkan yardımcısı oldu. Bu kapasitede hizmet
ederken, 1888'de Novy Afon'da birkaç kez Tsar Aleksandr III ve
ailesiyle tanıştı ve İmparatoriçe Maria Fyodorovna'nın (Danimarka
Prensesi Dagmar) dikkatini çekti. Bir yıldan az bir süre sonra
Giorgii Shervashidze, 1889-1897 yılları arasında işgal ettiği bir
görev olan Tiflis valisi oldu. Maria Fyodorovna ile olan dostluğu,
Aleksandr III'ün ölümü ve oğlu Nicholas II'nin tahtına katılımından
sonra devam etti.
1980'lerde Gürcistan Merkez Devlet Tarihi Arşivi'nde Georgii
Shervashidze'nin kişisel dosyasını, Barones Nikolai-Shervashidze,
Dmitrii Giorgievich ile evliliğinden bahseten ayrıntılı bir
muhtırada bulmak mümkündür.
Arşiv materyalleri, iki Şervashidze'nin, baba ve oğlun dramatik
kaderiyle ilgili birçok bilgiyi çoğaltmaya ve açıklığa kavuşturmak
için uzun bir yol kat ediyor. Bunlar 1917-1918 tarihli kapsamlı
yazışmaları içerir. Bu kaynaklara göre, 13 Kasım 1899'da G.D.
Shervashidze, İmparatoriçe Maria Fyodorovna'ya İmparatorluk
Mahkemesi Baş Meclis Üyesi ve 1905-1913 yılları arasında başbakanlık
görevlisi olarak St. O ve Maria Fyodorovna daha sonra morganatik bir
evliliğe girdiler. Bu evlilik iyi bilinen bir gerçektir, ancak “Rus
İmparatorluğunun Soylu Aileleri” (Cilt 4, s.26) kitabının yazarları
bir sebeple reddetmeye çalışmaktadır. Shervashidze, 1911 yılında
Kral V. George'un taç giyme törenlerine katılma davetinde
İngiltere'ye Maria Fyodorovna'ya eşlik etti.
Tiflis arşivlerinden elde edilen materyaller, II. Nicholas'ın
ortadan kaldırılmasından sonra, İmparatoriçe Maria Fyodorovna ve
Georgii Shervashidze'nin Rus tahtının Shervashidze'nin oğlu Dmitrii
Georgievich Shervashidze'yi (1880-1937) yerleştirmeye çalıştığını da
ortaya koyuyor. Ancak bu girişimler başarısız oldu. Yaşlı
Shervashidze, Kırım'da tutuklandı ve imparatorluk mahkemesinin diğer
önde gelen üyeleriyle birlikte Yalta'da hapsedildi. Kaynak ölümünün
kesin tarihini veriyor: 26 Mart 1918'de Yalta'da öldü ve Aytodor
kilisesinin mezarına gömüldü.
Georgi Shervashidze, eşsiz kütüphanesini Tiflis'te (1918) açılan
üniversiteye bağışladı.
Çarlık Rusya'sında bir dizi politik meselenin çözümüne doğrudan
katılan son derece eğitimli ve kültürlü bir adamdı. Çarlık
hükümetinin 1890'lardan itibaren Abhazlar'a getirilen bazı
kısıtlayıcı önlemlerin 1890'lardan itibaren kaldırılması, 1907'deki
“suçluluklarının” reddedilmesi de dahil olmak üzere imparatorluk
mahkemesindeki bu etkili figürün adıyla bağlantılı olması mümkündür.
Çarlık Başbakanı S. Yu. Witte, 1904'te Shervashidze’nin Rus-Japon
Savaşı’nı engelleme çabaları hakkında bilgi vermektedir.
|
|
|
|
|
Abhaz`lar ve yakın akrabaları
Adige`ler
hakkında
ANCHA
ABAZARA & APSUWARA & AZAXGHARA YIWMIRDZIN
всегда верен -
semper fi - daima sadık
|
|
|
|
|
|
|
|
Kafkasya temsilciler Meclisi
Büyük Ahmet Fevzi Paşa (1871-1947)
Kafkasya Savaşı'ndan sonra sürgün edilip
Osmanlı'ya yerleşen Ubykh ailesinin bir mensubudur. Osmanlı ordusunda
tuğgeneral. 1889 yılında İstanbul Harp Okulu'ndan mezun oldu. Bir süre
Tahran'da Türk askeri ataşesi görevini sürdürdü, 1904 yılında Osmanlı
İmparatorluğu'nda yaşayan Çerkesleri kardeş savaşından korudu. Balkan
(1912-1913) ve I. Dünya Savaşı (1914-1918) savaşlarının yanı sıra Kurtuluş
Savaşı (1918-1920) üyesi. 9. ve 15. süvari birliklerine, 4. ordunun süvari
olan İstanbul Merkez Komutanlığına komuta etti. 1920'de istifa etti.
İstanbul'da öldü.
|
|
Anzorov Mudar Kaysunovich
Anzorov Mudar Kaysunovich (1883-1927). Rus Ordusu
Tümgeneral (04/09/19). Kabardey Anzorovların asilzadelerinden. Tümgeneral
Kaisun Anzorov'un oğlu. Nikolaev Süvari Okulu'ndan mezun oldu. Rus-Japon
Savaşı'na katıldı (1904-1905) savaştaki başarılarından dolayı nişanlar ve
cesaret madalyası aldi. I. Dünya Savaşı'nda, Türk cephesinde 18. Ejderha
Alayı'nın bir parçası olarak savaştı. 13 Aralık 1916'da Teğmenlikten
Albaylığa yükseldi. Kasım 1917'de Kafkas Yerli Süvari Kolordusu'nun Kabardey
süvari alayına transfer edildi. 1918 yazından, Albay rütbesi ile Beyaz
ordunun birimlerinin bir parçası olarak görev yaptı. İlkbahardan sonbahar
1919'a - Kabardey süvari bölümünün 1. tugayının komutanı oldu. 10/05/1919,
Kabardey süvari bölümünün komutanlığına atandı. İki kez yaralandı. 1920'de
yurtdışına ailesi ile göç etti. 1927 baharında Suriye, Halep`te dağda
görevde iken öldü.
|
|
Hasan İzzet Paşa (Genatuko)
(1871-1933) - Sürgün sonrası Osmanlı'ya yerleşen bir Çerkes ailesinin mensubu.
Osmanlı ordusunda Korgeneral (1914). 1890'da Askeri Okuldan, 1893'te İstanbul
Harp Okulu'ndan mezun oldu. Birinci Balkan Savaşı (1912-1913) sırasında
Chataldzhin müstahkem hattı savunmasında Neshet Körfezi bölümüne komuta etti.
Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle Kafkasya Cephesinde konuçlanmış olan
Üçüncü Ordu komutanlığına atandı. Sarıkamış savaşı başlamadan önce ordunun
komutasını almaya karar veren Enver Paşa ile kavga etti ve 18 Aralık 1914'te
istifa etti. 1818-1919 yıllarında İstanbul'daki Çerkes hayır kurumunun
başkanlığını yaptı, üç ciltlik Kafkasya Tarihi çalışmasında Eski Trakya`lıların
ve Çerkes`lerin etimolojisini yazdı. Çalışmalarında ilk olarak Çerkes`lerin ve
ortaçağ tarihinin bir takım problemlerini formüle etti. Özellikle Adige
etimolojisi bağlamında "Hitit sorusu" nu ilk inceleyen kişiydi.
|
|
KİM "HAİN", KİM “YURTSEVER” ?
Kafkasya Savaşı sırasında belirli
sayıda Adige prensleri ve soyluları Rus İmparatorluğu'nun egemenliğini kabul
edip, onlarla işbirliğine girdi. Daha sonra, bazıları Rus ordusunda görev yaptı,
diğerleri çeşitli idari görevlerde bulundu, ancak bu insanlar kendi ülkelerinde
kalıp orada yaşayıp orada öldüler. Bunlara "hain ve işbirlikçi" olarak bakıp bu
düzeyde eleştirmek işin en kolay yönü. İşin bir de başka yönü var. O insanlar
belki de aradaki güç oranı bakımından kıyaslanamayacak kadar güç farklılığı
gösteren bir savaşın kazanılamayacağını (özellikle de Osmanlı`nın kışkırtmaları
ve yerine getirmediği sözler düşünülürse) ve bu savaşın sonunda Kafkasya
halklarının yok olacağını görmüşlerdir. Rus egemenliğini kabul eden söz konusu
soylular belki de inatla savaşta ısrar eden diğer gurubu, yani kaçınılmaz olan
yenilgiden sonra kendi ülkesini ve topraklarını terk etmek zorunda kalarak,
katliam düzeyinde salgın hastalık, açlık ve iklim farklılığı nedenleri ile
Kafkasya halklarının yarısının sürgün yolunda kaybına sebep olacak şekilde
Osmanlı topraklarına göçmekte önderlik eden soylu bey ve prensleri halklarını
felakete sürükleyen esas hainler olarak görmüşlerdir.
Fotoğraftaki Kabardey prensleri ve soylular: 1. Tambiev, 2. Atazhukin, 3.
Urusbiev, 4. Naurzov, 5. Karmov (Rus ordusu generali),
6. Karmo 7. Abukov.
XIX yüzyılın sonu.
|
|
Hifaf Laşüria, 90 küsür yaşındaki
oğlunu gezdiriyor. |
https://en.wikipedia.org/wiki/Nestor_Lakoba
https://en.wikipedia.org/wiki/Nestor_Lakoba
https://abaza.org/tr/sariya-lakoba-nestor-ve-abhazyanyn-sadyk-ismi
AYMHAA Prens ve Prensesler
General Luitenant Victor A. Abaza
The filiation of Abaza
family who went to Russia in 1711, following the Ruler Dimitrie
Cantemir in his new homeland, during the eighteenth century – the
middle of the nineteenth century was an almost exclusively military
character. In the second half of the nineteenth century – the
beginning of the twentieth century, some representatives of Abaza
family held ranks and important duties in the military system of the
Russian Empire (such as General Viktor A. Abaza, Admiral Alexei M.
Abaza and so on). Antiquarian documents let to conclude the return
of some Russian filiation Abaza descendents (such as Major Afanasii
A. Abaza, Valerian A. Abaza etc.) in the mid of the nineteenth
century in their old homeland and settled to live in Podolia and
Bessarabia.
|
|
Aleksei Mikhailovich
Abaza (Russian:
Алексе́й Миха́йлович Абаза́; 30 April 1853 – 1915)
Aleksei Mikhailovich Abaza (Russian:
Алексе́й Миха́йлович Абаза́; 30 April 1853 – 1915) was a Royal
Dignitary of Russia and served as a
Rear Admiral
in 1903. He was one of the leading committee members which governed
foreign affairs with an emphasis on Far Eastern issues.[2]
Abaza was part of the Bezobrazov group,
along with his cousin
Aleksandr Mikhailovich Bezobrazov,[3]
Secretary of State, and Admiral
Evegeni Alexseev,
and their policies that contributed predominantly to the
Russo-Japanese War,[4]
after which the committee was abandoned and Abaza became a Royal
Naval officer.
|
Samurzakan Abhaz`ları
|
Gürcü Sovyet Ansiklopedisi`nden
naklen "1705 yılında Abhazya yönetici ailesinin üç erkek kardeşi
Chachba (Gürcü dilinde Shervashidze) adını aldı, biri kuzeyi aldı (Gagra'dan
R. Kodor'a), ikincisi merkezi Abzhywa bölgesi ( Kodor, R.
Ghalidzga'ya) ve üçüncüsü, güney kısmı (Ghalidzga'dan R. Ingur'a)
Murzaqan ve böylece modern Gal Bölgesine kabaca eşdeğer olan bu
eyalet Samurzaqano olarak biliniyordu. " |
|
|
Abhaz'lar soy ağaçlarını
iyi bilirler fakat asla ırk farkı gözetmezler.
Abhaz olmak genetik kök
ile değil yürek ile ispat olur.
|
|
|
|
|
|
Sürgünde yeni yurt
arayışı - İstanbul'da çerkesler - 1886 |
|
|
|
“Vahşi Tümen” (Дикая дивизия) ve
Sultan Kılıç Giray
23 Ağustos 1914
tarihinde Rus çarı Nicholas II. tarafından bir kararname yayınlanır.
Bu kararnameye göre Kuzey Kafkasya Halklarından özel bir tümen
oluşturulacaktır.Daha önceden Rus ordusunda Kafkas Süvari ve Kafkas
Kazak tümenleri vardı.Bu yeni yapılanmada ise sadece yerelliği
özellikle vurgulanıyordu. Onlar Rusya’nın şanlı,”Vahşi”, eski
düşmanlarının oğulları veya torunlarından oluşturuldu. Kabardey,
Dağıstan, Çeçen,İ nguş, Karaçay, Balkar, Tatar, Çerkes haklarından
özel olarak Kafkas Yerli Süvari Tümeni oluşturuldu. Bölüklerin
başına saygınlığı olan yerli kişiler getirildi. Birlikler asıl ana
gövdeye katılmadan önce toplanma yerlerinde, askeri namusunu
korumak, sırlarını tutmak, kendi komutanlarının emirlerine itaat
etmek için yemin ettirildiler. Savaşta başarı kazanılması için
dualar edildi.Daha sonra trenlere bindirilerek ana karagaha
gönderildiler. Eylül 1914’te “Kafkas Vahşi Tümeni” oluşumunu
tamamlamıştı. Tümen komutanlığına çarın küçük kardeşi Büyük Dük
Michael Aleksandroviç getirildi. Tümenin resmi adı, “Kuzey Kafkasya
Tümeni”idi.
Tümen Batı Cephesinde,
Almanya, Avusturya-Macaristan, Galiçya sınırında görev yapmak üzere
konuşlandırıldı. Ünlü yazar L.Tolstoy’un gazeteci ve yazar oğlu İlya
L.Tolstoy, Galiçya’da, Sambor kasabasına onların girişini ve
görünümlerini " Kafkas Yerli Süvari Tümeni ile ilk tanışma” adlı
makalesinde anlatmıştır. Tarih 26 Kasım 1914’ü gösteriyordu.
Kafkas
Tümeni 1915 yılında Karpatlarda,Güney ve Batı Cephesinde,düşman
birlikleri nerede ilerliyorsa orada onurlu bir şekilde mücadele
ederek onları durdurdu, mağlubiyeti tattırdı.
1914-1917 yılları arasında savaş boyunca kahramanca mücadele
ettiler. Birlikten 3500 kişi, kahramanlıkları ve cesaretlerinden
dolayı “George Cross ve St.George” nişanları ile ödüllendirildiler.
Çok
çetin savaş savaş yöntemleri ve acımasız özelliklerinden dolayı bu
tümen, gayri resmi olarak “Dikaya Diviziya”, yani “Vahşi Tümen”
olarak adlandırılmıştır.
Tüm
bunlarla ilgili bilgileri, kimlerin bu tümene alındıkları, kadrosu,
girdiği savaşların anılarını, en ince ayrıntısına kadar Teğmen
Sergei Kournakoff’un “Savage Squadrons” (Vahşi Birlikler) adıyla
1936’da Londra ve New York’ta yayınladığı yapıtta bulabilirsiniz.
Mesela, Sultan Kılıç- Giray bu birliğe katıldığında yüzbaşı
rütbesinde ve 2.Çerkes Süvari Bölüğü Komutanı idi. Yarbay Sultan
Kerim-Giray, Alay komutanı olarak görev yapıyordu. Asteğmen Sultan
Beyazıt Giray yine 2. Süvari Bölüğü’nde görev yapmaktaydı.
1917
yılında Rusya’da devrim olduYeni hükümet birliği dağıttı.1917 Eylül
sonunda, Ekim ayı başında onları uzaklara götüren tren onları tekrar
vatanlarına getirdi. Tümgeneral olan Sultan Kılıç-Giray emrindeki
Kabardey süvarileri ile beraber Kuzey Kafkasya’ya gelip yeni kurulan
Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti emrine girerek Bolşeviklere karşı savaşa
katıldı.
Bu
cumhuriyetin ilk başkanı da yine bu tümende Çeçen Süvari Alayı
Komutanı olan Abdulmecid (Tapa) Artsuevich Çermoyev idi.
Çar
ordusunda kahraman olarak başladığı hayatı Sovyet hükümetinde hain
olarak sonlanan Vahşi Tümen subayı Sultan Kılıç-Giray (1880-1947),
“1920 baharında Gönüllü Ordu'nun yenilerek ülkeyi terk etmesive
kısmen de Kızıl Ordu birliklerine ve Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti
Savunma Konseyi birliklerine teslim olmaları sırasında, Karadeniz
yöresine çekilerek subayları ve askerlerinden bir kısmıyla birlikte
Abhazya yöresine geçmeyi başardı.Daha sonra bin kadar Çerkesle
birlikte Kuban'a dönerek Karaçay-Abaza-Adıge yörelerinde, Dağıstan
ve Çeçenya'daki halk ayaklanmasına paralel olarak oluşan ve
Ağustos-Aralık 1920 arasında altı ay kadar süren milli ayaklanmaya
önderlik etti. Ayaklanmaların üstün Kızıl Ordu birlikleri tarafından
bastırılmasından sonra, bir kısım arkadaşlarıyla birlikte zorlukla
Abhazya yöresine geçti. Gürcistan Cumhuriyeti'nin de Kızıl Ordu'nun
saldırısına uğrayarak Sovyetleştirilmesi üzerine Türkiye'ye iltica
ederek bir süre Samsun'da yaşadı. Bu sırada Yunan işgaline karşı
savaş vermekte olan TBMM Hükümeti'nin ordusunda görev alma isteği,
Dışişleri Bakanı Bekir Sami Kundukh'un da aracılık etmesine karşın
Genelkurmay tarafından "Türkçe bilmemesi ve rütbesinin yüksek oluşu"
nedeniyle kabul edilmedi. Bunun üzerine Vrangel donanmasıyla
Fransa'ya giderek Paris'te yerleşti.”
“İki
Dünya savaşı arasında yaşadığı Paris'te, Sovyet Rusya karşıtı ve
bağımsız Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'ni yeniden oluşturmak gayesiyle
Promete cephesine dahil olarak mücadele veren "Kafkasya Dağlıları
Halk Partisi'nin kurucu ve yöneticileri arasında bulundu.
Kafkasötesi Cumhuriyetleri (Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan)
temsilcileriyle ortaklaşa oluşturulan "Kafkasya İstiklal Komitesi"
içinde aktif yer aldı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Berlin'de,
içinde eski Kafkasya siyasi göçmenleri ile Almanlara esir düşen yada
iltica eden Kafkasyalıların birlikte yer aldıkları "Kuzey Kafkasya
Milli Komitesi"nin ve Kuzey Kafkasya Lejyonu'nun önde gelen
kişilerindendi. Kafkasyalılardan oluşan bir kurulun başında olarak
Kafkasya'nın Alman işgali altına girmiş bölgelerinde de bulundu ve
köyüne kadar gitti.”
“Savaş
sona erdiğinde çeşitli ülkelerden gelerek bir araya toplanan, Kuzey
İtalya ve Avusturya'ya kadar çekilen on bin kadar Kuzey Kafkasyalı
mültecinin arasında idi ve onların Temsilciliğine seçilmiş
bulunuyordu. Mayıs 1945'te, bu Kafkasyalılar ile aynı bölgede
yerleşmiş bulunan Kazaklar, Yalta Anlaşmasının gizli bir hükmü
uyarınca, İngiliz-Amerikan Komutanlığı tarafından aldatılmak
suretiyle zorla Kızıl Ordu Komutanlığına teslim edildiler. General
Sultan Kılıç Girey, asla "Sovyet insanı" olmayı kabul etmemiş olması
nedeniyle bu zoraki teslim faciasının dışında tutulmasına karşın,
yiğitçe bir davranışla soydaşları ve arkadaşlarının feci sonunu
paylaşmayı yeğledi. İngiliz ve Amerikalı subayların şaşkın bakışları
arasında, kendi isteğiyle Kızıl Ordu Komutanlığına giderek amansız
düşmanlarına teslim oldu (Mayıs 1945).”
“Alman
hükümetiyle işbirliği yapmış bulunan Rus General Vlasov ve bazı
Kazak generalleri ile birlikte "Sovyet Yüksek Askeri Mahkemesinde
"yargılanarak" ölüm cezasına çarptırıldı ve asılmak suretiyle
Moskova'da idam edildi (1947)”.
Kaynakça:
https://www.jinepsgazetesi.com/makale/vahsi-tumen-ve-kilic-giray-1381
Bu metni kaynak
göstererek kullanabilirsiniz.
|
|
|
|
|
|
|
AHMET
TSALIKKATI
(1882 -
1928)
Müslüman Sosyalizm teorisinin kurucusu, Kafkasya yurtseveri,
politikacı, toplum adamı, yazar ve şair Ahmet Tsalıkkatı, Kurtatı
Boğazı'nda Nogkau köyünde 1882'de doğdu. Babası Tembolat ve annesi
Tserekatı Gigo'nun dört çocuğundan (kızkardeşleri Nadi ve Fatimat,
erkek kardeşi Şamil) birisidir. 1899'da Stavropol Spor Lisesini
bitiren ve Moskova Üniversitesi Hukuk Fakültesine başlayan Ahmet
Tsalıkkatı, üniversite yıllarında Rusya Sosyal Demokrat İşçi
Partisi’ne (RSDİP) girdi ve bazı öğrenci derneklerinin yöneticisi
olarak partide önemli bir noktaya geldi. Kurucu Meclis oluşturulması
talebiyle ortaya konan ilk öğrenci bildirisi onun kalemine aittir.
Öğrenci sıralarında başladığı devrimci faaliyetler yaşamında bazı
izler bıraktı. Çarlığın güvenlik güçlerince uzun süredir izlenen
Tsalıkkatı, karıştığı devrimci eylemler nedeniyle birçok kez hapis
ve sürgün cezalarına çarptırıldı.
1903
yılında Moskova'dan baba ocağına sürgüne gönderilen Tsalıkkatı ,
Terek bölgesinde sosyal demokrat komitelerin kurulmasına çalıştı ve
devrim hareketlerini Osetya'ya getiren ilk kişi oldu. Tsalıkkatı'nın
faaliyetleri sadece Osetya ile sınırlı kalmadı. Rusya Sosyal
Demokrat Devrimci Partisi'nin Terek-Dağıstan Merkezi’nin kurulmasına
büyük emek harcadı. 1904 yılında Moskova'ya dönen Ahmet Tsalıkkatı,
Kiev'de toplanan Rusya Gizli Öğrenci Kongresi'ne Moskova
Üniversitesi'nden temsilci olarak seçildi.
Tsalıkkatı, 1907 yılında üniversiteyi bitirdikten sonra bir süre
avukatlık yaptı ama bu iş onu tatmin etmedi ve tekrar politikaya
döndü. “Russkoye Slovo” (Rus Sözü), “Ranneye Utro” (Sabahın Erken
Saati), “Utro Rossii” (Rusya Sabahı), “Vestnik Yevropı” (Avrupa
Habercisi) gibi önemli Rusça yayınların sürekli kadrosu içinde yer
aldı. “Kavkaz i Povolje” (Kafkasya ve Volga Bölgesi, 1913), “V
gorakh Kavkaza” (Kafkas Dağlarında, Hikayeler, 1914), “Krasavitsa
Zübeyda” (Güzel Zübeyde, Hikayeler) gibi şiir, hikaye, roman ve
deneme eserleri yayımlandı. Aynı zamanda "Musulmanskaya Gazeta" adlı
gazetenin sahipliğini de yaptı. Bu yayınlarda "Kurtatag", "Ah.
Tsalikov", "Ahmed", "A.C." gibi müstear adlar kullanan Tsalıkkatı,
toplumsal ve edebi çalışmalarıyla Rusya’daki Müslüman milletlerin
politik çevrelerinin dikkatini çekti. Basın dünyasındaki bu
çalışmaları onun Rusya politik sahnesinde giderek tanınması ve
1917'nin karmaşasında intelijansiyanın parlak bir temsilcisi olarak
ön saflarda yer almasını sağladı. Devlet Duması’ndaki Müslüman
Fraksiyonu tarafından özellikle öğretim ve okullar konusunda olmak
üzere çalışmalara katılması için davet edildi. Ancak özellikle bu
konuda çalışması Müslüman Fraksiyonu'nun diğer sorunları ile ilgili
çalışmalara katılmasına engel olmayacaktı.
Rusya'da gelişen devrim hareketleri, anayurdu Kafkas Halklarının ve
Rusya Müslümanlarının politik arenada uğradığı haksızlıklar, "Petrograd
Sovyeti"nin de ateşli bir mensubu olan Tsalıkkatı'yı bu kitlenin
organizasyonuna ve onların politik çabalarını biçimlendirmeye
yöneltti. Şubat 1917 devrimi ve Çarlığın yıkılmasından sonra,
Rusya’daki Müslüman halkların hemen tüm sosyo-politik gruplarını bir
araya getiren “Tüm Rusya Müslümanları Kongresi”nin (1-11 Mayıs 1917)
toplanmasında ve çalışmalarında aktif rol oynadı. Müslüman
Fraksiyonu Dördüncü Duması'nın topladığı kongrede oluşturulan Milli
Merkezi Şura’nın başkanlığına seçilerek Rusya Geçici Hükümeti ile
görüşmeler yaptı ve Rusya’daki Müslüman halkların haklarını savundu.
Fakat kendisinin ve diğer Müslüman liderlerin Kerenski
başkanlığındaki Geçici Hükümet’te yer almaları Petrograd
Sovyeti’ndeki Gürcü Menşevik liderlerden Tseretelli ve Çkheidze’nin
düşmanca müdahaleleriyle önlendi. (Tsalıkkatı daha sonraları bu
yersiz ve beklenmeyen müdahaleyi Kuzey Kafkasyalılarla Gürcüler
arasındaki tarihsel anlaşmazlıkların bir sonucu olarak
nitelemiştir). Buna karşın Ağustos ayı sonunda Başkomutan General
Kornilov'un hükümet darbesi girişimi sırasında yine de büyük bir iyi
niyetle devrimi ve hükümeti destekledi. Rusya demokrasisinin
ideolojisi ve ruhuyla yetişmiş ve o zamanlar buna kalpten inanan
Tsalıkkatı, Kuzey Kafkasya Merkez Komitesi temsilcisi Aytek Namitok,
Zahid Şamil ve Prens Machabeli ile birlikte, Petrograd önlerine
gelmiş bulunan Kafkas Süvari Tümeninin (Dikiya Divizyai) Kuzey
Kafkasyalı komutanlarını, Tüm Rusya Müslüman Konseyi Başkanı
olmasının sağladığı otoriteyle ikna ederek hareketin başkent
Petrograd kapılarında durdurulmasını sağladı.
Eylül
1917’de Petrograd’daki Sosyalist Partiler Kongresi’ne katılarak
“Rusya Müslümanları Milli Şurası” adına çeşitli girişimlerde
bulundu. Bu arada Kurucu Meclis’in hemen toplantıya çağırılmasını ve
bakanlık düzeyinde bir “Müslüman Devlet Sekreterliği”
oluşturulmasını istedi. Fakat kendi demagojik çalışmalarıyla meşgul
bulunan sosyalistler, Tsalıkkatı’yı çok az desteklediler. Rus ve
Gürcü sosyalistlerinin tutumunun doğurduğu hayal kırıklığı, sonradan
Tsalıkkatı’nın Bolşeviklerle olan kısa ömürlü ilişkisine ve Kafkasya
Sosyal Demokrat örgütünde birlikte çalışırlarken tanıdığı J. V.
Stalin ile görüşmelerine vesile oldu.
Ahmet
Tsalıkkatı, Müslümanların listesinden Tüm Rusya Kurucu Meclisi’ne
üye seçildi. Ekim 1917’de Bolşeviklerin Petrograd’da bir
ayaklanmayla iktidarı ele geçirmelerinden sonra, Milliyetler Halk
Komiserliğine getirilen J. V. Stalin, Rusya Müslümanları Milli
Şurası Başkanı olan Ahmet Tsalıkkatı ile temasa geçerek, ona
Bolşeviklerle işbirliği önerisinde bulundu. Buna göre Milli Şura
bağımsızlığını koruyacak ve Tsalıkkatı, Hükümetin yakın bir tarihte
kuracağı "Müslüman İşleri Komiserliği"nin başına getirilecekti.
"Truva Atı" olarak kullanılmak istenen Ahmet Tsalıkkatı ve
arkadaşları Bolşevik'lerin bu önerisini kabul etmediler ve
Tsalıkkatı anayurdu Kafkasya'ya döndü.
Kuzey Kafkasya’da,
1918 yılı başlarında Bolşeviklerin inisiyatifinde oluşturulan “Terek
Bölgesi Halk Konseyi”nin başına geçti. Başlangıçta Kuzey Kafkasya
Cumhuriyeti Hükümeti’nin Sovyet Rusya karşıtı eylemlerine ve
bağımsızlık ilanına da karşı çıkmasına rağmen, fikirlerinde de
değişmeler oldu ve Denikin'e karşı mücadeleye aktif olarak katıldı.
Girişimi sürükleyen "Birleşik Kafkasya Dağlıları Geçici Merkezi"
üyesi olarak, bu coğrafyanın "devletleşme" sürecine katkıda bulundu.
Kuzey Kafkasya bölgelerinin İngiliz destekli General A. İ.
Denikin’in komuta ettiği Beyaz Ordu tarafından işgalinden sonra,
Milli aydınların çoğu gibi o da Gürcistan’a sığınmak zorunda kaldı.
Yazdığı "Zaman Geldi" şiiri Kafkasya Birliği "Birlik Marşı" haline
geldi. Tiflis’te sürgünde oluşturulan Kuzey Kafkasya Milli
Komitesi’nin ve sonra da sürgündeki 52 kişilik “Kuzey Kafkasya Milli
Meclisi”nin başına getirildi. Tiflis’te Rusça yayınladığı “Volnıy
Gorets” (Özgür Dağlılar, 1919-1920, 68 sayı) gazetesiyle “Kuzey
Kafkasya Cumhuriyeti Savunma Konseyi”nin ve milli davanın emrinde
görev aldı. Tsalıkkatı, aralarındaki düşünsel farklılıklara rağmen
Uzun Hacı ve Akuşalı Ali gibi tarikat önderlerinin yönetimindeki
"Savunma Konseyine" destek verdi. Bu dramatik anlarda Gürcistan ve
Azerbaycan hükümetleri ile askeri ve politik temaslar sağlamaya
çalıştı. Ali Han Kantemir ve iki delegeyi Karabağ'da karargâh kuran
Kazım Kapba'nın mücadeleye iştirakini sağlamak üzere görevlendirdi.
Ağustos 1919 ortalarında Kazım Bey ile Tiflis'te görüştü ve 2 üyenin
muhalefet şerhine rağmen 50 oyla Kazım Bey "Kuzey Kafkasya Cephe
Kumandanlığı"na getirildi.
1921
yılı baharında Gürcistan’ın da Kızıl Ordu tarafından işgali üzerine
Avrupa’ya geçen Ahmet Tsalıkkatı, yurdunu kaybettikten sonra
yerleşmiş bulunduğu Çekoslavakya’nın merkezi Prag’da, çalışmalarına
iştirak ettiği yardımlaşma örgütü "Soyuz Gortsev Kavkaza"nın
(Kafkasya Dağlıları Birliği) 29 Nisan 1924'deki genel kurulunda
başkanlığa seçildi. Rusya mahkumu milletler bloğu olarak
adlandırılan "Promethe" cephesi bünyesinde çalışmak üzere kurulan ve
Kuzey Kafkasya'lı siyasi mültecilerin ilk ve tek "siyasi parti"si
olan sosyal demokrat eğilimli "Narodnoya Partiya Gortsev Kavkaza"
(Kafkasya Dağlıları Halk Partisi - KDHP) içinde, Said Şamil, Sultan
Kılıç Girey, Mehmet Fetgeri Şöenu, Aytek Kunduh, Balo Bilattı vd.
Kafkasyalı yurtseverlerle birlikte yer aldı. Tsalıkkatı, "Promethe"
hareketinin öncüsü olarak “Kavkazskiy Gorets” (Kafkas Dağlıları,
1924-25) dergisini yayınlamaya başladı. "Ahmed", "Kurtatag" gibi
mahlaslarla yazılarını da yayınladığı bu dergiden sonra, Kafkasya
Dağlıları Halk Partisinin yayın organı olarak “Volnıye Gortsı”
(Özgür Dağlılar, 1927-28) dergisini çıkardı. Devrim yıllarındaki
kardeş kavgasını anlatan "Brat na brata" (Kardeş Kardeşe Karşı 1926)
kitabını burada yayınladı. "Okrovalennıye Gorı" (Kana Bulanmış
Dağlar), "Gorskaya Respublika" (Dağlı Cumhuriyeti) ve "Dagestan v
ogne" (Dağıstan Ateşler içinde) kitaplarının akibeti ise
bilinmemektedir.
Kafkasya’nın bu büyük
evladı 2 Eylül 1928'de, Polonya'nın başkenti Varşova’da uzun süren
bir hastalık döneminden sonra, yurt özlemi içinde öldüğünde sadece
46 yaşındaydı. Ahmet Tsalıkkatı, Kuzey Kafkasya emigrasyonun ilk
büyük kaybı idi
Kaynakça :
Berzeg, Sefer E. (Mart
2003). Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti 1917-1922, Kafkasya Dağlıları
Birliği’nin Kuruluşu (I. Cilt). İstanbul : Birleşik Kafkasya
Derneği.
Berzeg, Sefer E. (Ocak
2006). Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti 1917-1922, Sovyet Karanlığına
Girerken (III. Cilt). İstanbul : Birleşik Kafkasya Derneği.
Namitokova, R.Y. ve
Neflyasheva, N.A. (17 Şubat 2018). ИЗ ИСТОРИИ КАЗАЧЬЕ-ГОРСКОЙ
ЭМИГРАЦИИ. АЙТЕК НАМИТОК: ОПЫТ РЕКОНСТРУКЦИИ ПОЛИТИЧЕСКОЙ БИОГРАФИИ.
Erişim Tarihi : 10.03.2018, http://gazavat.ru/ (Dağlı Emigrasyon
Tarihi. Aytek Namitok : Siyasi Biyografi Denemesi)
Turan, M. Aydın.
(Eylül 1996). Kuzey Kafkasya ve Rusya Müslümanlarının Öncü
Aydınlarından Ahmet Tsalıkkatı. Tarih ve Toplum, Sayı: 153, S:48-57;
Turan, M. Aydın.
(1994) Fırtınalı Yıllarda Bir Mücadele Adamı, Ahmet Nimbolatoviç
Tsalikattı, (1882-1928). Yedi Yıldız Dergisi, Sayı: 3 S:19-24.
Dr. Nevruz, Yılmaz.
(1995). Said Şamil’den Muhaceretteki Kuzey Kafkasyalıların “Esir
Vatan”ın Kurtuluşuyla İlgili Mücadelelerine Işık Tutan Tarihi Bir
Mektup. Birleşik Kafkasya Dergisi, No:3, S. 48-54. No:4, S. 31-39
Samsun Birleşik
Kafkasya Derneği. Kafkasya Dağlıları Halk Partisi. Erişim Tarihi :
12.03.2018, http://www.samsunbkd.org/
Ахмед Цаликов –
РАССКАЗЫ. (30.07.2011). Erişim Tarihi : 12.03.2018, http://www.iriston.com/
(Ahmed Tsalikov - Öyküler)
ТАКАЗОВ В.Д. Цаликов
Ахмет Темболатович (1882-1928). . Erişim Tarihi : 13.03.2018,
http://ossetians.com/ (Takazov V.D. Tsalikov Ahmet Tembolatovich)
https://ru.wikipedia.org
/
|
|
ÇERKES ETHEM
|
|
|
|
|
|
ÇERKES ETHEM
Kafkasya’dan gelip Anadolu’ya yerleşen Çerkez boylarından Şapşıh
oymağına mensuptur. Babası Bandırma ile Mihaliç arasındaki
Emreköy’de ziraat ve değirmencilikle uğraşan Ali Bey’dir. Doğum
tarihi kaynaklarda 1884 ve 1886 olarak gösterilmekte olup Ali Bey’in
beş oğlundan en küçüğüdür. Ağabeyleri
Reşid ve Tevfik beyler gibi o da subay olmaya heves etti. Babasının
karşı çıkması üzerine rüşdiyeyi bitirdikten sonra 1905’te İstanbul’a
kaçtı ve Bakırköy Süvari Küçük Zâbit Mektebi’ne girdi. Burayı
birincilikle bitirerek zâbit vekili oldu. Daha sonra Bulgar
cephesinde Çürüksulu Mahmud Paşa’nın kolordu muhafız bölüğünde
süvari kıtası kumandanı olarak çarpıştı ve yaralandı.
I.
Dünya Savaşı sırasında Ethem Bey ağabeyi Reşid Bey’le birlikte
Teşkîlât-ı Mahsûsa’da görev aldı. Ayrıca Teşkîlât-ı Mahsûsa’nın Rauf
Bey’in (Orbay) kumandasında düzenlediği, İran-Afganistan üzerinden
Orta Asya’ya ulaşmayı amaçlayan harekâta katıldığı gibi 1918 yılı
başlarında Irak seferinde de bulundu. Yaralanıp hastalanınca
Bandırma’daki baba evine döndü.
Millî
Mücadele’ye katılmadan önce, Bandırma ve Manyas çevresinde faaliyet
gösteren Manyaslı eşkıya Şevket ve Çolak İbrâhim ile birlikte
hareket eden Ethem, 13 Şubat 1919’da İttihatçılar’ın İzmir Valisi
Rahmi Bey’in oğlunu fidye almak için kaçırarak dikkatleri üzerine
çekmeyi başardı. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalinden sonra,
Ege bölgesinde düşmana karşı mukavemet edebilecek güçler
oluşturulurken daha önce maiyetinde çalıştığı Rauf Bey kendisini
Salihli ve çevresinde bir milis gücü teşkil etmekle görevlendirdi.
Böylece resmen Millî Mücadele’ye katılıp yaklaşık altı ay içinde,
aynı bölgede bulunan Poyraz Ağa ve Alaşehirli Mustafa Bey
çeteleriyle birleşerek Ege bölgesindeki teşkilâtlanmasını tamamladı.
Yunanlılar’a karşı “millet hattı” denilen bir cephe oluşturdu. Bu
cephenin oluşması sayesinde daha sonra Ali Fuad Paşa Hey’et-i
Temsîliyye’yi Ankara’ya çağırma imkânı bulabilecekti. Ayrıca teşkil
ettiği “kuvâyı seyyâre” adı verilen milis kuvvetleriyle Millî
Mücadele’yi tehdit eden iç isyanları bastırmada başarı gösterdi.
Önce Balıkesir’in kuzeyinde tehlikeli bir hal alan Anzavur
İsyanı’nı, daha sonra Ankara’yı tehdit eden Düzce ve Adapazarı
civarındaki isyanları bastırdı (Nisan-Mayıs 1920); bu başarıları ona
büyük şöhret kazandırdı. Ardından, Ege cephesinde Yunanlılar’la
çatışmaların başladığı bir sırada Yozgat’ta Çapanoğulları’nın Ankara
hükümetine karşı ayaklanmaları ve isyancılar üzerine gönderilen
nizâmiye birliklerinin başarı elde edememesi üzerine Ankara’ya
çağrıldı. Yunanlılar’a karşı hazırlıklar
içinde olan Ethem Yozgat’a gitmek istemiyordu; ancak ısrarla davet
edilince kuvvetleriyle Ankara’ya gitti ve istasyonda bizzat Mustafa
Kemal tarafından karşılandı. 20 Haziran’da Yozgat’a doğru harekete
geçti, bir hafta gibi kısa bir zamanda isyanı bastırdı. Bu olay kuvâ-yı
seyyârenin, dolayısıyla Çerkez Ethem’in prestijini zirveye çıkardı.
Gerek bu başarısı gerekse daha önce kendisine gösterilen büyük
ilgiden cesaret alarak Ankara hükümeti üzerinde nüfuz kurmaya
çalıştı. Yozgat olaylarının Ankara Valisi Yahyâ Galib Bey’in
ihmalinden kaynaklandığını ileri sürerek valinin cezalandırılmasını
istedi. Mustafa Kemal buna karşı çıktı, Ethem ise Yahyâ Galib’in
cezalandırılmasında ısrar ediyordu. Hükümete rağmen meclisin
çoğunluğu da onu tutuyordu. Bu çekişme, Ethem’in Ankara’ya gidip
meclis reisini meclisin önünde asacağı tehdidinde bulunması ile daha
da sertleşti.
Öte
yandan Millî Mücadele’nin başlangıç safhasında savunmaya yardımcı
olur düşüncesiyle ve Batı emperyalizmine karşı Rusya’nın dostluğunu
sağlama ümidiyle Bolşevizm taraftarı Yeşil Ordu Cemiyeti kurulmuştu.
Çerkez Ethem, Yozgat isyanları sırasında Ankara’ya gidip gelirken
tanıdığı cemiyete ağabeyi Reşid Bey aracılığıyla girmişti. Cemiyet
de Çerkez Ethem’i kabul etmekle muhtemelen silâhlı bir güce
kavuşmayı hedefliyordu. Yeşil Ordu Cemiyeti’nin bu şekilde güç
kazanmasını, hatta kendi adını kullanarak yayılmaya başlamasını
sakıncalı gören Mustafa Kemal, Dahiliye vekili ve cemiyetin
kurucularından Hakkı Behiç’e (Bayiç) cemiyetin kapatılmasını
emretti. Hakkı Behiç bunun o an için imkânsız olduğunu, ancak
faaliyetlerinin yavaşlatılabileceğini bildirdi. Bunun üzerine
cemiyet faaliyetlerini Ethem’in daha güçlü olduğu Eskişehir’e
kaydırdı. Bu durumu fırsat bilen Ethem ise Eskişehir’de Büyük Millet
Meclisi’ne karşı kendi liderliğini ve Bolşevikliği savunan Seyyâre-i
Yeni Dünya adlı bir “İslâm Bolşevik gazetesi” çıkarmaya başladı.
Ankara hükümeti durumdan büyük ölçüde rahatsız oldu ve 1920
sonbaharında Yeşil Ordu Cemiyeti’nin faaliyetlerini tamamen
yasakladı. Ancak Bolşevizm’i savunan bir harekete muhalefeti, o
günlerde çok ihtiyaç duyulan Moskova ile olan dostluğun bozulmaması
için göze alamayan Mustafa Kemal Türkiye Komünist Fırkası’nı resmen
kurdurdu. Ayrıca Ethem’in de muvafakatiyle Seyyâre-i Yeni Dünya
gazetesini ve matbaasını Ankara’ya naklettirerek bunu yeni fırkanın
gazetesi olarak neşrettirdi.
Böylece Ethem ile Ankara arasında kısa sürecek bir sunî barış
sağlandı. Fakat Eylül 1920’de kurulan İstiklâl mahkemelerine
Ethem’in karşı çıkması tekrar çekişmelerin başlamasına sebep oldu.
Bu
arada Ankara’da bütün milis kuvvetlerinin dağıtılıp düzenli ordunun
kurulması üzerinde çalışmalar başlatılmıştı. Dahiliye Nezâreti bu
amaçla yayımladığı bir tamimle Ethem’in gelişigüzel asker
toplamasını yasakladığı gibi kendisine bağlı birliklerin Batı
Cephesi Kumandanlığı emrine girmeleri istendi. Buna özellikle
Ethem’in ağabeyleri Reşid ve Tevfik beyler itiraz ettiler. Her zaman
ağabeylerinin tesirinde kalan Ethem de kendisini umum kuvâ-yı
seyyâre ve Kütahya yöresi kumandanı ilân ederek daha önce
oluşturulan Batı Cephesi Kumandanlığı emrine girmeyeceğini ilân
etti. Batı Cephesi Kumandanı İsmet Bey (İnönü) ile Ethem Bey
arasında çekişmeler başladı. Mustafa Kemal aralarını bulmak için
heyetler gönderdiyse de bir netice alamadı. Sonunda düzenli ordunun
emrine girmek istemeyen Ethem’e karşı kuvvete başvuruldu. Bunun
üzerine Kütahya’dan Gediz’e çekilen Ethem, I. İnönü Savaşı sırasında
Yunanlılar’la iş birliği yaptı. Ardından da birliklerini dağıtarak
kardeşleriyle birlikte Yunanlılar’a sığındı veya kendi ifadesiyle
“bir protokol yaparak” Yunan işgali altında bulunan Türk
topraklarına geçti. Ankara İstiklâl Mahkemesi ise Ethem ve
kardeşlerini vatana ihanet suçuyla yargılayarak 9 Mayıs 1921’de
gıyaben idama mahkûm etti.
Bir
süre Salihli’de Eşref Bey çiftliğinde kalan Çerkez Ethem İzmir’in
kurtarılmasından biraz önce Yunanlılar tarafından Atina’ya
götürüldü. Oradan Suriye’ye geçti, çeşitli bölgelerde ikamet
ettikten sonra Amman’a yerleşti. 1938’de yurda dönmesi için af
çıkarılmasına rağmen dönmedi ve 7 Ekim 1949’da Amman’da öldü.
BİBLİYOGRAFYA:
Gazi
Mustafa Kemal, Nutuk (Ankara 1927), Ankara 1982, II, 512-522,
527-537, 543-551, 851.
Ali
Fuat Cebesoy, Millî Mücadele Hatıraları, İstanbul 1953, s. 403-409,
452, 466-470.
Yunus
Nadi, Çerkez Ethem’in Kuvvetlerinin İhaneti, İstanbul 1955.
Yakın
Tarihimiz, I, İstanbul 1962, s. 69-71, 103, 134.
Ergun
Aybars, İstiklâl Mahkemeleri, Ankara 1975, s. 35-39, 85-86.
Cemal
Şener, Çerkez Ethem Olayı, İstanbul 1984.
Şevket
Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal, İstanbul 1985, II, 304-325.
Mustafa Yılmaz, Millî Mücadelede Yeşil Ordu, Ankara 1987, s.
107-121.
Cemal
Kutay, Çerkez Ethem Dosyası, İstanbul 1989, I-II.
D. A.
Rustow, “Čerkes Edhem”, EI2
(İng.), II, 25-26.
|
|
|
|
https://www.haberler.com/tbmm-den-tarihi-cerkes-ethem-yaniti-8409369-haberi/
TBMM'den tarihi 'Çerkes Ethem' yanıtı
Çerkes
Ethem'in ağabeyi Reşit Bey'in kızı mimar ve yazar Güner Kuban'ın
(81), Meclis Dilekçe Komisyonu'na başvurarak, belli çevrelerce
"hain" olmakla suçlanan amcası için iade-i itibar talebinde
bulunması pek bilinmeyen tarihi bir gerçeğin ortaya çıkmasına yol
açtı.
Meclis
Dilekçe Komisyonu, Güner Kuban'ın başvurusu üzerine ilgili
bakanlıklara yazı yazarak Çerkes Ethem'le ilgili bilgi ve belge
istedi. Komisyon, bakanlıklardan aldığı bilgiler doğrultusunda
Kuban'ın dilekçesine, "Çerkes Ethem Bey'le ilgili itibarını kaldıran
veya zedeleyen resmi bir karar bulunmadığı anlaşılmıştır" cevabını
verdi.
06.01.2016 tarihinde verilen cevapta, Adalet Bakanlığı ve İçişleri
Bakanlığı'nın bilgileri
doğrultusunda şu ifadelere yer verildi:
"Adalet Bakanlığı cevabi yazısında; konuyla ilgili daha önce
Kanunlar Genel Müdürlüğü'ne intikal eden herhangi bir müracaat
kaydına rastlanmadığı, bu kapsamda Bakanlıkça hazırlanan kanun
tasarısı taslağı bulunmadığı gibi, diğer bakanlıklarca hazırlanıp
görüşe sunulmuş kanun tasarısı taslağı da olmadığı, yine görüş için
gönderilen herhangi bir kanun teklifi kaydına rastlanılmadığı;
İçişleri Bakanlığı cevabi yazısında, dilekçede bahsi geçen taleple
ilgili olarak Bakanlığın arşiv kayıtlarında herhangi bir bilgiye
rastlanılmadığı belirtilmiştir.
İdarece beyan olunan açıklamalar dışında Çerkez Ethem Bey'le ilgili,
itibarını kaldıran veya zedeleyen resmi bir karar bulunmadığı
anlaşılmış olup, 3071 Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun ile
TBMM İç Tüzüğünün 116'ncı Maddesi uyarınca dilekçe hakkında
Komisyonumuzca başka bir işlem yapılmayacağına karar verildi."
Çerkes
Ethem'in itibarını kaldıran veya zedeleyen resmi bir karar yok"
Meclis
Dilekçe Komisyonu'nun bu açıklamasını AA muhabirine değerlendiren
Çerkes Ethem'in abisi Reşit Bey'in kızı mimar ve yazar Kuban,
"Dilekçemize cevap geldiği zaman gündem yoğunluğundan dolayı
açıklamadık. Ama malum Türkiye'nin gündemi durulmuyor. Bundan dolayı
daha fazla beklemeden bu tarihi kararı ilan etmek istedim." dedi.
Dilekçeyi 2015'in yaz aylarında Çerkes Ethem'in 'hain' olmadığını
tescillemek ve iade-i itibar talebinde bulunmak için Meclis'e
sunduklarını söyleyen Kuban, şöyle konuştu:
"Dilekçemize 06.01.2016 tarihinde cevap verildi. Verilen cevapta, 'Çerkes
Ethem Bey'le ilgili itibarını kaldıran veya zedeleyen resmi bir
karar bulunmadığı anlaşılmıştır' dendi. Bu çok önemli bir açıklama.
Geçen sene bana 'Yaşam Boyu Onur Ödülü' verildi. O ödülü Bülent
Arınç takdim etti. Bülent Bey 1.5 saat orada Çerkesleri methetti
arkasında dedi ki 'Hiçbir vatansever Ethem bey haindir' diyemez'
dedi. Böylece ilk defa devlet düzeyinden birisi bunu açıklamış oldu.
Şimdiye kadar hiç olmamıştı. Bunun arkasında bu cevapta gelince
Meclis'ten, benim artık kanatlanıp uçtuğumu tasavvur edebilirsin. Bu
çok önemli bir açıklama."
"Çerkes
Ethem haindir" karalamasının sadece ailesine yönelik olmadığını
vurgulayan Kuban, "Bu karalama bütün kahraman Çerkes milletine
yapılmıştır. Mustafa Kemal'in açıklamaları da var. Kurtuluş
Savaşı'nda Çerkeslerin büyük mücadele verdiklerine dair. Bu
açıklamadan sonra Milli Eğitim Bakanlığı'nı şikayet edeceğim.
Yıllardır 'Çerkes Ethem haindir' diye eğitim verdikleri için."
"Çerkes
Ethem'in yakınlarından resmen özür dilenmeli"
Çerkes
tarihçi ve araştırmacı Murat Yalçın ise, "Ethem Bey'in yeğeni Güner
Kuban tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne dilekçe ile yapılan
başvurudan sonra kendilerine verilen yazılı cevap Çerkeslerin uzun
yıllardır anlatmak istediği gerçeği bir kez daha ortaya koymuştur."
dedi.
Yalçın, TBMM'nin Güner Kuban'ın dilekçesine verdiği cevabı
hatırlatarak, "Ethem Bey hakkında aleyhte böyle bir durum, karar
yoksa niye o halde yıllarca derslerde Çerkes Ethem'in isyan
çıkardığı ve ihanet ettiği yalanı anlatıldı? Yine; Ethem Bey'in el
üstünde tutulduğu ve en büyük övgüleri aldığı Kurtuluş Savaşlarının
en ateşli zamanlarında isminin önüne Çerkes unvanı niye konulmadı ve
Çerkesliği dillendirilmedi de daha sonra ''siyasi kararlar'' ile
kendisi hain ilan edildiğinde isminin önüne Çerkes konuldu bunu hala
anlayamıyoruz." ifadelerini kullandı.
Yalçın, şöyle konuştu:
"Gerçekte var olmayan bu durum yüzünden niye Türkiye'de yaşayan yüz
binlerce Çerkes sürekli sindirildi ve haksız yere zan altında
bırakıldı? Çerkeslerden ve Çerkes Ethem'in yakınlarından devlet
tarafından resmen özür dilenmeli, Ethem Bey'in mezarı Türkiye'ye
yakışır bir şekilde törenle geri getirilmeli, tarih derslerindeki
asılsız bilgiler derhal gözden geçirilmeli ve Çerkesler başta olmak
üzere başka bir halkı zan altında bırakacak benzer durumlara izin
vermemek adına diğer yasal adımlar mutlaka atılmalıdır."
|
|
ÜRDÜN SARAY MUHAFIZLARI
|
Ürdün Saray Muhafızları |
Putin Ürdün Ziyaretinde |
|
|
Kraliçe Rania ve Ürdün
Saray Muhafızları |
Veliahd Hüseyin Kraliçe
Rayna ve Kral Abdullah |
|
|
ABD Başkanı G. W. Bush ve
Kral Abdullah |
ABD Başkanı B. Obama ve
Kral Abdullah |
|
ÜRDÜN SARAY MUHAFIZLARI
|
Çerkes muhafızları
monarşinin kuruluşundan bu yana Ürdün krallarına hizmet
etmektedirler.
Ürdün’de hem 1923'teki
ilk başbakan, hem de 1993'teki ilk kadın milletvekili Çerkes idi.
Belediye başkanları, bakanlar ve büyükelçiler, hava kuvvetleri, ordu
ve istihbarat teşkilatı liderlerinin pek çoğu Çerkes soyludurlar..
Çerkes yemekleri,
Amman'daki bir Çerkes restoranında sunulan ceviz, sarımsak ve arpa
yemeği dahil Ürdünlüler arasında popülerdir. Çerkes bir asil olan
Ebu Darwish'in ikonik siyah beyaz mermer camii başkentin silüetinin
tepesindegörülebilir.
Bugün, Çerkes
muhafızlarının Basman ve Raghadan saraylarındaki Amman'daki kraliyet
bileşimindeki rolü, Londra'daki Buckingham Sarayı'ndaki
meslektaşları gibi, büyük ölçüde törensel. Kraliyetlerin gerçek
güvenliği askeri birimler tarafından ele alınmaktadır.
Ürdün'deki çeşitli
Çerkes kabilelerinden seçilen askerler, savunma, güvenlik, saray
protokolü ve askeri teknikler konusunda sekiz aylık bir eğitime tabi
tutuluyor.
Eşsiz üniformaları,
gümüş ve siyah deri ile süslenmiştir ve bir muhafız göğsüne
dökülmüş 16 dekoratif tüfek kartuşunu içerir.
Çerkes muhafızlar
geleneksel olarak iki tören kılıcı kullanırlar. Arapça olarak
“Tanrı size yardım ederse, kimse sizi yenemez” yazan uzun “seshweh”
bıçağı ve Arapça'da “ölüm kokusu” olarak adlandırılan kısa “qama”
bıçağı. ”
Çerkesler, Ruslar
tarafından anavatanlarından çıkarıldıktan sonra, 150 yıldan fazla
bir süreden bu yana Türk, Suriye, İsrail, Irak ve Ürdün vatandaşı
olarak yaşıyorlar.
Çerkes’lerin askeri
becerileri Ürdün'ün erken krallığı için hayati önem taşıyordu.
1921'de Çerkes
atlıları, şu anda Suudi Arabistan olan Hicaz eyaletinin bir
vatandaşı olan ve İslam'ın Peygamber Muhammed'in soyundan geldiği
iddia edilen Ürdün Haşimi hükümdar hanedanında ilk olan Kral I.
Abdullah'ı korumayı teklif etti.
T. E. Lawrence’ın
“Wisdsom'un Yedi Sütunu” kitabına göre Kral Abdullah'ın Çerkes bir
büyükannesi (Bezm-i Cihan) vardı.
Çerkesler, Suudi
Arabistan'dan kaynaklanan yerel isyanlar ve yağmacılarla karşı
karşıya kalan, krallığın çalkantılı doğumu boyunca Kral Abdullah’ın
yanında kaldılar.
|
|
|
|
|
|
|
http://www.onursalhaber.com.tr/mobil/kose-yazisi/67/abdulhamidin-cerkes-istihbarat-kulubu-besiktas.html
ABDÜLHAMİD’in ÇERKES İSTİHBARAT KULÜBÜ
BEŞİKTAŞ
Futbol, Türkler ve istihbarat deyince atlamamız
gereken meseleler var. Önemle belirtmek isterim ki İngiliz, Fransız, Rum
ve Siyonistler Türkiye içinde istihbarat toplamak toplumsal olayları
tasarımlamak için bir çok spor kulübü kurmuştu. Sadece bir örnekle
geçecek olursak, Yunan ligi takımlarından AEK, Rum faaliyetleri için
İstanbul da kurulmuştu. Tüm bu casus faaliyetlerinin içinde Abdülhamit
Han’ın Türkiye de yapılacak operasyonlar için kurdurduğu bir kulüp vardı
ki gerçek tarihi bizde pek anlatılmaz. Bu kulübün adı Bereketiko
Jimnastik Kulübüdür. (BJK) şimdiki adıyla yazacak olursak Beşiktaş Spor
Kulübü. Şimdi yaslanın geriye ve tane tane okuyun. Ben size futbolun
yeşil sahalarda oynanmadığını anlatacağım. Türkiye’nin üç büyük kulübü
açısından düşündüğümüzde; Galatasaray kulübünün kurucularını bir araya
getiren etken her birinin Galatasaray lisesi öğrencisi olmasıydı.
Fenerbahçe kulübünün kurucularını bir araya getiren etken her birinin
Kadıköylü ve ağırlıklı olarak Saint Joseph lisesi çıkışlı olmalarıydı.
Türkiye’nin İLK SPOR KULÜBÜ olan BEŞİKTAŞ’ın kurucularını bir araya
getiren etken ise tümüne yakınının Çerkez-Abhaz-Çeçen asıllı ve savaşçı
ruhlu gençler olmasıydı. Bir önemli etken daha var ki diğer kulüplerde
bunu pek göremiyoruz; Beşiktaş’ı kuran bu gençlerin bir çoğu
birbirleriyle akrabaydı. Şimdilerde herkes ünlü komitacı Fuat Balkan’ın
Beşiktaş kulübünün 1 numaralı üyesi olmasından dolayı BJK kulübünün
kurucusu olduğunu zannediyor. Halbuki yanlıştır. Beşiktaş’ı kuran kişi
kulübün 4 numaralı üyesi olan Mehmet Şamil Şhaplı’ ydı. Beşiktaş
Jimnastik Kulübü’nün ilk kurulduğu gündeki ismi Bereketiko Jimnastik
Kulübü’ydü. Peki kimdir bu Bereketiko? Bereketiko Kafkasya’nın en büyük
savaşçılarından biri kabul edilen Şhaplı Kubilayko Muhammed’in torunu ve
Mehmet Şamil’in de baba tarafından dedesiydi. Tam adı Bereketiko
Hasan’dı ki oda namlı bir savaşçıydı. Kulübü kuran Çerkez gençlerden her
biri kurdukları spor teşkilatına onun Kafkasya’da nam salan ismini
vermekten onur duyarak Bereketiko Jimnastik Kulübü demişlerdi. Daha
sonra isim Bereketiko Jimnastik Kulübü, Osmanlı Beşiktaş Terbiye-i
Bedeniye Mektebi ve en son Beşiktaş Jimnastik Kulübü olarak değişecekti.
Avrupalı büyük güçlerin ve İstanbul’da yaşayan azınlıkların kurdukları
spor kulüplerini bir istihbarat merkezi olarak kullanmalarına cevap
niteliğinde olan Beşiktaş’ın kurucuları arasında Abdülhamid Han’ın özel
muhafızı olan namı diğer Boksör Kenan da vardı. Şimdi gelelim bam
teline; Bugün Beşiktaş tutkunu olduğunu söyleyen bazı gençlerin bile
ismini bilmediği Mehmet Şamil Şhaplı, osman Ferit Paşa’nın oğluydu.
Osman Paşa Osmanlının gözü gibi baktığı mübarek Medine’nin Osmanlı
tarafından atanan muhafızıydı. Sultan Abdülhamid tarafından bu göreve
layık görülmüştü. Medine’de bulunduğu sıralarda Kafkasya’nın en büyük
savaşçısı olan Şeyh Şamil’in oğlu Gazi Muhammed Paşa ve ailesiyle sık
sık görüşme fırsatı bulmuştu. Bu görüşmeler nihayetinde oluşan
yakınlıkla Gazi Muhammed Paşa’nın tek kızı olan Emire Nefiset Hanım ile
evlenmişti. Bu evlilikten doğan 11 çocuktan Hüseyin Bereket, Hamza Osman
Erkan ve Mehmet Şamil Şhaplı Beşiktaş’ın gerçek kurucularıydı. Yani
Beşiktaş’ı kuran gençler, Kafkas dağlarının en büyük iki savaşçısı olan
Kubilay Muhammed ve Şeyh Şamil’in ortak torunuydu. Bu iki müthiş
savaşçıya Kafkas halkları tarafından verilen unvan ise Kafkas
Kartalı’ydı. Bu bağlamda kurucularının hepsi Kafkasyalı Çerkez-Abhaz-Çeçen
kökenli olan Beşiktaş’a sembol olarak Kartalın seçilmesi asla tesadüf
değildi. Beşiktaş’ın kuruluşuna hakim olan güçlü Çerkes damarı hala
yaşıyor mu diye merak edenleriniz olabilir. Beşiktaş’ın onursal
Başkanından olan eski Mit mensubu rahmetli Süleyman Seba Abhaz
kökenlidir dememiz en anlamlı cevap olacaktır. Gelelim diğerlerine…Bugün
pek anlatılmasa da bağımsızlıkçı bir ideal üzerine kurulan Beşiktaş’ın
gençleri çok büyük hizmetlerde bulunmuştu. Mesela Beşiktaş Kulübü’nün
bir numaralı üyesi olan Fuat Balkan, teşkilat-ı Mahsusa tarafından
İngilizlere karşı Hindistan Müslümanlarını örgütlemek için bölgeye
gönderilmişti. Fuat Balkan’ın sıkı ilişkiler içinde bulunduğu ve aynı
hücrede görev yaptığı Muhammed Ali Cinnah yıllar sonra Hindistan’dan
ayrılarak Pakistan İslam Cumhuriyeti’ni kuracaktı. Cinnah’ın hücredeki
kod adı ise Bozkurt’tu. Tam teferruata girmiyorum ama Pakistan İslam
Cumhuriyeti bayrağında yer alan ay yıldız bir Teşkilat-ı Mahsusa
yadigarıydı. Fuat Balkan’ın bölgede yaptığı faaliyetler Hint hilafet
Komitesi ve Müslüman Hintliler arasında müthiş bir sempati doğurmuştu.
Öyleki Osmanlı Devleti zor durumda kaldığında İngiliz propagandasının
kandıramadığı bir çok Hintli Müslüman maddi ve manevi desteklerini
esirgememişti. Bu gençlerden biri olan Abdullah Paşaveri ceketini
satarak Türk ordusuna gönüllü yazılan bir büyük kahramandı ki mezarı
bugün Beşiktaş Maçka Kabristanında bulunmaktadır. Balkan Savaşları
demişken Beşiktaş Kulübünün renkleri kırmızı-beyazken Balkanların
kaybedilmesinden sonra alınan kararla matem amaçlı siyah rengin kabul
edildiğini belirtmek gerekir. Kaldı ki aynı kaygıların Trablusgarp için
de duyulması bir çok Beşiktaşlı genci harekete geçirmişti. Mesela
Abdülkadir Cami Baykurt Beşiktaş’ın 21 numaralı kurucu üyesiydi. Asker
kökenliydi. Sürgün süsü verilen gizli görevle yıllar sonra meydana
getirecekleri Trablusgarp direnişinin altyapısını hazırladı. Bütün
sahayı didik didik etti. Çölün en bakir yerlerine gitti. İsmi bile
duyulmamış kabileleri ziyaret etti. Çölün en savaşçı aşiretleri ile
temasa geçti.Onlarla sıkı ilişkiler kurdu. Toplum nezdinde büyük
ağırlığı bulunan din adamlarına halkı İtalyan emellerine karşı uyarması
için telkinlerde bulundu. Buraları İtalyanlara dar ettiler.Bu arada
Kuşçubaşı Eşref, Süleyman Askeri, Ömer Naci ve Ömer Seyfettin gibi
gençler Trablusgarp direnişi için gizli toplantılar tertip etti.
Toplandıkları yer ise Beşiktaşlılara yabancı bir yer değildi. Beşiktaşın
Başkanı olan Mehmet Şamil Şhaplı’nın Beşiktaşın ilk kulüp binası olan
Serencebey Konağı… Yani anlayacağınız Trablusgarp direnişinin
örgütlendiği semt ve yer(bina) Beşiktaş’a ait idi. Zaten bu direnişin
başında bulunan Enver bir Beşiktaşlı idi. Birde Çanakkale ve Beşiktaş
meselesi var tabii. Beşiktaş Futbol Takımı o dönemde en önemli ismi olan
santrafor Asım’ı Çanakkale’de kaybetmiş mesela. Birde şair Kazım vardır
ki mutlaka bilmek gerek. Şair Kazım Beşiktaş’ın 1915 yılındaki orta saha
oyuncularından biri ve Takım kaptanıydı. Arıburnun da şehit düştüğünde
koynundan kana bulanmış bir şiir çıktı. Son kıtalarında ‘’ Biz 11
arkadaşız lakin arkamız daha var./ Bu zevk alemi dar zannedip de
aldanalım./ vakarlı hak gibi sakin nezih ve saf olalım / Fakat bu hal
ile kuvvet gibi cesur olalım.’’ Der. Evet yanlış okumadınız..Bugün bizim
Beşiktaş Marşı olarak bildiğimiz şiir, Şehit Kaptan Kazım tarafından
Çanakkale’nin kanlı siperlerinde yazılmıştı. Tabi bu kısıtlı alanda
Beşiktaş’ın tüm gizemli tarihini anlatmak mümkün değildir ama son olarak
size Beşiktaş’ta top koşturan gizemli bir isme dair sır vereyim. Sen hiç
10 yıl takımda görev yapmasına rağmen 2 defa forma giyen bir futbolcu
duydun mu? O ilginç orta saha oyuncusunun adı Cavit idi. Beşiktaş
kulübünde hem top oynamış hem de senelerce hizmet etmişti. 1927 de birde
şampiyonluk gördü. Ama onun daha farklı özellikleri vardı. Cavit
ALTINDAL, sporculuğunun dışında bir Teşkilat-ı Mahsusa Ajanıydı.
Kafkasya Cephesinde İslam Orduları Sancağı altında Nuri Paşa nın yanında
savaşmıştı. En yakın dostları ve takım arkadaşları olan Doktor Mehmet
ile Bek Rıdvan’ı bu cephede kaybetmişdi. Bundan ayrı Milli Mücadele
döneminde Kuşçubaşı Eşref Bey’in önderliğinde Anadoluya silah kaçıran
Beşiktaş Kulübünün en faal üyesiydi. Anlayacağınız Vatan kurtarmaktan
top oynayacak vakti olmamıştı. Hiç gol attı mı derseniz evet attı.
Hayatı istihbarat sahalarında, İngiliz ve Ruslara karşı mücadeleyle
geçen bir baba olarak hiç unutulmayacak bir gol attı. Öyle bir evlat
yetiştirdi ki üstümüze kaotik planlar yapan Batı Medeniyetinin kale
direklerini sarstı. Bu evladın adı AYTUNÇ ALTINDAL’ dı.’’
Tarihçi Ozan Bodur...
|
|
|
|
|
|
Mehmet Fetgerey Shoenu
http://circassiancenter.com/tr/mehmet-fetgerey-soenu/
1877-78 Osmanlı-Rus savaşından sonra yurdunu terkederek
Anadolu’ya geçen bir Abhaz ailesindendir. Kendisi Sapanca‘nın
Yanık köyünde dünyaya
gelmiştir. Değerli bir düşünür ve ateşli Çerkes milliyetçisi olan Şoenu,
sosyoloji ve beden eğitimine dair kitapları, Kafkas, Kafkasya’ya dair
bilimsel bir çok eseri de
mevcuttur.
Kendisinin Çerkesler için vermiş olduğu mücadele sonunda düşmanları
tarafından veya mücadelesini tasvip etmeyenlerce çıkan bir yangında
ölmüş süsü verilerek yakılmıştır. Merhum İsa Nuri Ançukhta bu
görüştedir.
Genç yaşta
hayattan koparılan bu Çerkes yazarının eserleri:
1) Hayat-ı içtimaiyye ve yaşamın felsefesi.
2) Kadınlara beden terbiyesi,
3) Osmanlı içtimai aleminde Çerkes kadınları-1913 İst.
4) Çerkesler 1922.
5) Çerkeslerin Aslı 1922-İst Sadeleştirildi.
6) Çerkes meselesi hakkında Türk vicdan-ı umumuyesine ve Türkiye
büyük millet meclisine arıze. 1923 İst. Ankara derneğince sadeleştirilip
basıldı.
7) Kafkasya ve servet membaları 1924 İst.
Bunlardan başka kitap halinde yayınlanmamış ancak çeşitli dergilerde
yayınladığı eserleri,
1) Lezgiler ve Lezgi
unvanı,
2) On sekizinci asırda şimali Kafkasya,
3) Kafkas vatdeti, çarlık ve Sovyet rejimleri.
|
|
|
http://www.kafdav.org.tr/mehmet-fetgeri-soenu-18901931
|
|
|
|
|
|
|
|
|
HoChi Minh 1963 arkada Bagrat
Shinkuba |
|
|
|
|
|
|
|
|
Fidel Castro and Nikita
Kruschev 1963 |
|
|
|
Abhaz Düşü
Önümde mavi yabancı bir
deniz
Dönek, ihanet utancı bir
deniz
Havada kirli bir liman
kokusu
İçimde gurbette ölmek
korkusu
Abhaz ipliğinden hayal
örüyorum
Kartal bakışlı bir düş
görüyorum
Kulak verip rüzgarın sesine
Uçuyorum düşlerimin
ülkesine
Gurbet mavisi bu zehirde
ölmeyeceğim
Denizin kustuğu bu şehirde
ölmeyeceğim
Beni yaşatmayan bu yer beni
öldüremez
Avaz avaz bu şer beni
öldüremez
Bu liman bir tuzak
biliyorum
O ülke bana yasak biliyorum
Belki bir masal peşinde,
kavrulup zaman taşında
Kaf Dağlı Kafkas düşünde,
küllerim Anka Kuşunda
Yalnızlığımın kışında bir
gün daha bitiyor
İçimdeki hasret canı
eritiyor
Sanki bir suç işler gibi
değil
Olmayacak düşler gibi değil
Abhaz ipliğinden hayal
örüyorum
Kartal bakışlı bir düş
görüyorum.
Hrips ypa a'Marşan Mahmut Tuğrul Kırmızı |
|
|
BÜYÜK SÜRGÜN VE GÖÇ HARİTASI
|
Abhaz’lar kendilerine "Apsuva", ülkelerine de "Apsnı",
yani “Canlar Ülkesi” adını verirler. Türkiye’de genel olarak "Abaza" adıyla
bilinmelerine karşılık, Kafkasya’da bu halkın iki grubu ayrı ayrı “Abhaz” ve
“Abaza“ (Abazin) olarak adlandırılır. 14. ve 15. yüzyıllarda Abhaz’ların bir
kısmı Kafkas dağlarını geçip kuzey Kafkasya’ya, Kuban ve Kuma nehirleri boyuna
yerleşmiştir. “Tapanta” veya “Bashağ” olarak olarak adlandırılan bu grubu, 17.
yüzyıl başlarında "Aşharuva" (Dağlı) adı verilen soydaşları izledi. Onlar da
Abhazya’nın dağlık bölgelerinden inerek kuzey Kafkasya’ya yerleştiler. Bugün
Rusya Federasyonu’na bağlı Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde yaşayan bu grup “Abazin”,
tarihi anavatanları Abhazya’da yaşayanlar ise “Abhaz” olarak adlandırılır. Her
iki grubun yaşadığı Türkiye’de ve Ortadoğu ülkelerinde “Abaza” adı böyle bir
ayrım içermez, ancak son yıllarda “Abhaz” da ayrım yapılmadan “Abaza” yerine
kullanılmaya başlamıştır. "Abhaz’lar" (Abaza’lar) Türkiye’de ve Ortadoğu
ülkelerinde genel olarak "Çerkes" tanımına dahil edilirler.
Abhaz'lar (Abaza’lar) tarihin bilinen ilk dönemlerinden beri Abhazya’da yaşayan
Kafkasya’nın yerli halkıdır. Dil ve köken olarak Çerkes’lerle (Adige)
akrabadırlar. Türkiye’de Abhaz’lar (Abaza’lar) yoğun olarak İzmit, Adapazarı,
Düzce, Bolu, Bilecik, Bursa (İnegöl), Eskişehir, Kayseri (Pınarbaşı), Sivas
(Şarkışla), Adana (Tufanbeyli), Yozgat, Çorum, Amasya ve Samsun’a bağlı köylerde
yaşarlar.
19. yüzyıl ortalarında Abhazya’da 170-180 bin, Kuzey Kafkasya’da Kuban
bölgesinde 40-50 bin “Abhaz-Abaza” yaşıyordu. 1864’te sona eren Kafkas-Rus
savaşı sonucunda ve daha sonra Abhazya’da yaşanan (1866 ve 1877) ayaklanmalara
bağlı olarak çoğu Osmanlı topraklarına sürgün edildi. Bugün Abhazya’da 120 bin,
Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nde 30 bin “Abhaz-Abaza” yaşamaktadır. Ayrıca sürgün
sırasında Gürcistan’ın güneyine, Acara bölgesine yerleşmiş Abhaz köyleri vardır.
Türkiye’de ise yaklaşık 100-150 bin Abhaz vardır. Mısır, Ürdün ve Suriye’de de
Abaza’lar yaşamaktadır.
Eski Abhaz’ların geleneksel uğraşı tarım, otlak hayvancılığı, arıcılık ve avdı.
Tipik yerleşim bahçe, bostan, bağ v.b. ile çevrili, birbirinden uzak, çiftlik
tipi yerleşimlerdi. 19. yüzyılda Abhaz’lar, genellikle aynı soydan kişilerin
oluşturduğu mahallelerden (Ahabla) meydana gelen köy toplulukları (Akıta)
halinde yaşarlardı. Eski konutları yuvarlak ya da dörtgen şeklinde, saz çatılı
örme evlerdi. Sonradan, yerden sütunlarla kaldırılmış, çok odalı, tahta kaplı
eğimli çatısı olan ahşap evler (Akuaskâ) yapmaya başladılar. Akuaskâ’nın ön
cephesinde ağaç oymalarla süslenmiş geniş bir veranda uzanırdı. Abhaz’ların
bugünkü köy evleri genellikle iki katlı, çok odalı, taş veya tuğla evlerdir.
Abhaz’lar arasında Bizans aracılığıyla 4. yüzyılda Hıristiyanlık, Osmanlı’lar
aracılığıyla da 16. yüzyıldan itibaren Müslümanlık yayıldı. Bu dinlerin
inançları pagan inançlarla kaynaştı. Abhaz’lar bugün de iki dinli bir halktır.
Abhazya’daki Abhaz’ların çoğu Hıristiyan, bir kısmı da Müslüman'dır. Kuzey
Kafkasya’da, Türkiye ve Ortadoğu ülkelerinde yaşayanların ise tamamı
Müslüman'dı,. ancak hiçbir din Abhaz’ların toplumsal yaşamına tamamen nüfuz
etmemiştir. Toplumsal yaşamı ve kuralları Xâbze denilen Abhaz gelenekleri,
örf-adet hukuku belirler. Eski çoktanrılı inançların izleri bugün de
görülmektedir. Her soyun kendi koruyucu tanrısı ve kendisine ait “Anıha” denilen
kutsal korusu vardı. En üst tanrı “Ançüa”, av tanrısı “Ajüeypş”, yıldırım
tanrısı “Afı” vd. ile ilgili inançlar, tek tanrılı dinlerin inançlarıyla
birlikte yakın zamanlara kadar korunuyordu.
Feodal toplum yapısı 19.yüzyılda büyük ölçüde korunuyordu. Üst feodal kesimi
Prens’ler (Tavad - Marşan) ve Asilzade’ler (Aamsta) oluşturuyordu. Serf'ler
de kendi aralarında üç kategoriye ayrılıyordu: Anhayü, Amatsurazku ve Agırvua
(veya Ahuyü). Üst feodal kesimle serfler arasında Aşnakuma denilen bir ara sınıf
bulunuyordu. en alt sınıfı ise Köle’ler (Ahaşala) ve Azat’lar oluşturuyordu.
Abhaz’ların geleneksel aile yapısı da ataerkil özellikler taşır. Her Abhaz,
kökleri yüzyıllar öncesine uzanan bir soya (Ajüla) mensuptur. Sayıları binlere
ulaşsa bile aynı soya mensup olan ve aynı soy adını taşıyan herkes birbiriyle
akraba sayılır ve aralarında evlenme yasağı vardır. Bu yasağa anne tarafından
akrabalar da dahildir. Komşuluk ve akrabalık dayanışması, konukseverlik, kan
davası, yaşlılara saygı geleneksel Abhaz yaşamında önemli yer tutar. Yaşlılar
bugün de ailede ve toplumda özel bir saygı görürler. Bu, Abhaz’ların uzun
ömürlülüğünün sosyal nedenlerinden biri sayılır.
Abhaz’ların etno-psikolojik yapısı büyük ölçüde, bireyin toplumla ve doğayla
ilişkisini düzenleyen geleneksel “Apsuvara” (Abhaz'lık) normlarıyla
biçimlenmiştir. Ortaçağ Avrupa şövalyelerinin seçkin davranış biçimini
anımsatan, incelikle işlenmiş davranış-görgü normları Apsuvara’nın ayrılmaz
parçasıdır. Abhaz’ların günlük yaşamdaki davranışları bugün de seremonik
özellikler taşır
.
Murat Papşu, Atlas, Mart 2003
|
|
|
|
|
|
|
|
-
... Trıukşta Ytu
Abaza-Apsua Kıtkua
- Türkiyedeki Abaza-Abhaz Köyleri ...
Adana-Tufanbeyli
POLATPINAR
Adana-Tufanbeyli
İĞDEBELİ
Adana-Tufanbeyli
AKPINAR
Amasya-Merzifon
ÇAYIRKÖY
Balıkesir-Gönen
ÜÇPINAR
Bilecik- Bozüyük
KOVALCA (Bibardkıt)
Bilecik- Pazaryeri
SARNIÇ (Çüijba)
Bilecik-Bozüyük
NANEDERE
Bilecik-Bozüyük
DÜZDAĞ
Bilecik-Bozüyük
KARAÇAYIR
Bilecik-Merkez
KÜNÇEĞİZ
Bilecik-Pazaryeri
ALINCA
Bilecik-Pazaryeri
ELMALI
Bursa-İnegöl
GÖMCÜK (Gedikpınar)
Bursa-İnegöl
KANLIKONAK (Kuarakıt)
Bursa-İnegöl
GÜNEYKESTANE
Bursa-İnegöl
MEZİT (Sulhiye)
Bursa-İnegöl
KESTANEALAN (Kemsekuay)
Bursa-İnegöl
RÜŞTİYE (Kavarköy, Akayüaa)
Bursa-İnegöl
OSMANİYE (Kguarakuay)
Çorum-Alaca
SULTANKÖY
Çorum-Alaca
GÖKÖREN (Bzagokıt)
Düzce-Akçakoca
Malan - ESMAHANIM
(Gran)
Düzce-Akçakoca
Malan - DİLAVER
(Glöyra)
Düzce-Akçakoca
Malan - DAVUTAĞA
(Acıelma, Ağüdzaa)
Düzce-Gölyaka
ÇAYKÖY
(Aygdzaa) - Efteniye-
Düzce-Gölyaka
HACISÜLEYMANBEY - Efteniye-
Düzce-Gölyaka
AKSU (Elbuzbey,
Maan Elbuz) - Efteniye-
Düzce-Gölyaka
KURAK
mah. (Yazlık, Kguırak) - Efteniye-
Düzce-Gölyaka
ZEKERİYA - Efteniye-
Düzce-Gümüşova
YEŞİLYAYLA
(Hücacbey)
Düzce-Gümüşova
Nüfren - SOĞUKSU
(Apsara)
Düzce-Gümüşova
HALİLBEY - Nüfren - (Tsikhinara)
Düzce-Kaynaşlı
SAZKÖY
Düzce-Kaynaşlı
Darıyeri - HASANBEY
Düzce-Kaynaşlı
Darıyeri - MURATBEY (Argunaa)
Düzce-Kaynaşlı
TAVAK
(Katsbey)
Düzce-Kaynaşlı
ÇAMOLUK (Katsbey)
Düzce-Konuralp
AYBAŞI
Düzce-Konuralp
ERDEMLİ
Düzce-Merkez
DERDİN (Gumaa)
Düzce-Merkez
KALEDİBİ (Amtcaa, Cicibey)
Düzce-Merkez
FINDIKLI
Düzce-Merkez
GÜVEN (Çapyak, Mıtsara)
Düzce-Merkez
UĞUR (Mehdibey)
Eskişehir- Hekimdağ
BEKTAŞPINAR
Eskişehir-Hekimdağ
TANDIR
Eskişehir-Hekimdağ
TAŞKÖPRÜ
Eskişehir-Merkez
AĞAPINAR (Kurucusu a'Marşan
Hacı Hayıt Bey)
Eskişehir-Merkez
YENİKÖY
Eskişehir-Merkez
MUSAÖZÜ (Bağhable)
Kayseri-Pınarbaşı
KAZANCIK
Kayseri-Pınarbaşı
AŞAĞI BORANDERE
Kayseri-Pınarbaşı
YUKARI BORANDERE (Eylahua)
Kayseri-Pınarbaşı
ALTIKESEK (Loukt)
Kayseri-Pınarbaşı
HALİTBEYÖREN (Gunaşey)
Kayseri-Pınarbaşı
YUKARI POTUKLU (İsmeylkıt)
Kocaeli-Gölcük
SELİMİYE (Beyipa)
Kocaeli-Kandıra
FETHİYE (Aturabana,
Ağaçlı)
Kocaeli-Merkez
HİKMETİYE (Abbas)
Kütahya-Altıntaş
AYKIRIKÇI (Kırcınakıt)
Sakarya- Karasu
KARAPINAR (Cıl ykıta, Çjlaw)
Sakarya-Akyazı
GEBEŞ
Sakarya-Akyazı
AKBALIK
(Açba yikıta)
Sakarya-Akyazı
ORMANKÖY (Osmanşevkiye)
Sakarya-Akyazı
HARMANLI (Tsikhinara, İrfanıevvel)
Sakarya-Akyazı
BUĞDAYLI (Psırdzkha, İrfanısâni)
Sakarya-Akyazı
MESUDİYE (Tsankıt, Tahirbey yikıta)
Sakarya-Akyazı
TAŞBURUN
Sakarya-Akyazı
YONGALIK (Beyzir yikıta)
Sakarya-Akyazı
KEPEKLİ
Sakarya-Akyazı
BEYNEVİT (Kuç yikıta, Yenikonak)
Sakarya-Akyazı
KUZULUK (Geç yikıta)
Sakarya-Akyazı
HASANBEY
Sakarya- Akyazı
Alaagac-Karapurcek-Kuzuluk
Sakarya-Akyazı
PAZARKÖY (Law yikıta)
Sakarya-Akyazı
ALAAĞAÇ (Mahmutsabit)
Sakarya-Akyazı
Bedil-TAHİRBEY
(Khaldaxuraa, Balballı)
Sakarya-Akyazı
Bedil-KADİRBEY (Khadirbey
yikıta)
Sakarya-Akyazı
BIÇKIDERE (Kaldakhara)
Sakarya-Geyve
BOĞAZKÖY (Cıwaa rkıta, Şahanbey)
Sakarya-Geyve
DOĞANÇAY (Arınaa)
Sakarya-Hendek
SOĞUKSU
(Cgerda)
Sakarya-Hendek
SARIYER
(Lakraa)
Sakarya-Hendek
ESKİBIÇKI (Bıçkıatik, Tepsek)
Sakarya-Hendek
KALAYIK
(Cuvar yikıta, Afdzucaa)
Sakarya-Hendek
YARICA (Kguaraçugea)
Sakarya-Hendek
Nüfren - ÇAKALLIK
(Khazlataa)
Sakarya-Hendek
Nüfren - BEYLİCE
(Hacıbetbey)
Sakarya-Hendek
Nüfren - BEYKÖY
(Amçkuay, Punabey )
Sakarya-Hendek
HÜSEYİNŞEYH (Çıwaa)
Sakarya-Hendek
KARADERE
(Simeyhe kıta, Çiğdere)
Sakarya-Hendek
ZOYBEK
mah. (Adzagua Taguarakg, Zorbekbey)
Sakarya-Hendek
UZUNCAORMAN (Tapşaa)
Sakarya-Hendek
AKTEFEK
Sakarya-Hendek
SİVRİTEPE (Awublaa yikıta)
Sakarya-Hendek
KARAÇÖKEK (Çvıjbaa)
Sakarya-Hendek
ÇUKURHAN
(Apsara)
Sakarya-Karasu
ADATEPE
Sakarya-Karasu
CAFERİYE - MELEN AĞZI (Açba)
Sakarya-Karasu
SELAHİYE (Kobaşlar, Bganaa)
Sakarya-Karasu
KOYUNAĞILI (Kuc Yıkıta)
Sakarya-Karasu
KUŞCA (Çuluh Yıkıta)
Sakarya-Kocaali
CAFERİYE (Malan
du)
Sakarya-Merkez
ACIELMALIK
Sakarya-Merkez
ORTAKÖY
Sakarya-Merkez
ŞÜKRİYE (Dağlacaa)
Sakarya-Merkez
KEMALİYE
(Xuamışaa)
Sakarya-Merkez
ÇAYBAŞI
(Açaa rkıta, Yeniköy)
Sakarya-Merkez
Kayalar - REŞİTBEY
(Şakhrıl yikıta, Lıkhaa)
Sakarya-Merkez
Kayalar - MEMDUHİYE (Maan
yikıta)
Sakarya-Merkez
HARMANTEPE (Apşaarıxua)
Sakarya-Merkez
KOYUNAĞILI
Sakarya-Sapanca
KURTKÖY
Samsun-Çarşamba
TEPEALTI
Samsun-Havza
HURDAZ (Cevizlik,
Xuırdaz)
Samsun-Havza
KARAMEŞE (Blatkıt)
Samsun-Kavak
ÇARIKLIBAŞI (Apsuvara)
Samsun-Vezirköprü
AĞCAALAN
Samsun-Vezirköprü
AĞCAYAZI (Üçgöz, Abazalar)
Sivas-Şarkışla
TAVLADERE (Tarkulere)
Sivas-Şarkışla
DEMİRBOĞA
Sivas-Şarkışla
MERKEZ (Çerkes) KARACAÖREN
Sivas-Şarkışla
YENİYAPAN (Sidkıt)
Sivas-Yıldızeli
DIRMICKIT ?
Sivas-Yıldızeli
HALKAÇAYIR
Sivas-Yıldızeli
ÇIRÇIR (Kaledes)
Sivas-Yıldızeli
BULAMUR
Tokat-Artova
ALPUDERE
Tokat-Erbaa
FINDICAK (Tramktdu)
Tokat-Turhal
HAMİDİYE
Tokat-Zile
UĞURLUÖREN (Khamardkıt, Zehledin)
Tokat-Zile
KÜÇÜKÖZLÜ (Kazıklı, Kılçkıt)
Yozgat-Aydıncık
BAKIRBOĞAZI (Darıkokıt, Çerkesbakır)
Yozgat-Aydıncık
MERCİMEKÖREN (Tramktçguın)
Yozgat-Aydıncık
AĞILLI
(Ağılkıt)
Yozgat-Çekerek
FUADİYE
(Kendirlik, Khuzğuın)
Yozgat-Çekerek
ÇAYIRÖZÜ (Çervez)
Yozgat-Saraykent
KESİKKÖPRÜ (Tambikhuay)
Yozgat-Sorgun
AYVALI
Yozgat-Sorgun
OSMANİYE (Loukt)
Yadzıgalız (Derleyen):
HABAT ŞOGAN 2005. |
ABHAZ - ADİGE DİLLERİ SOYAĞAÇLARI
|
Abhazca (Abhazca: аҧсуа
бызшәа / Aṗsva bezšea]),
çoğunluğu
Abhazya'da yaşayan
Abhaz'ların konuştuğu dil.
Kuzeybatı Kafkas dillerinden biridir. Ayrıca
Gürcistan'ın Abhazya dışındaki yerlerinde ve
Türkiye'nin bazı yerlerinde de konuşulur. Bir başka Kuzeybatı Kafkas dili
olan
Abazaca, Abhazca'ya en yakın dildir. |
|
|
Abhazca eski SSCB
halklarının konuştuğu diller arasında en zor olanlardan biri olarak kabul
edilir. Kuzeybatı Kafkas dilleri arasında yer alan bu dil Prof. Turçaninov'a
göre eski SSCB topraklarında yaşayan halkların dilleri arasında en eski yazılı
dildir. Kuban ve Kolkhide kazılarında çıkan tabletlerin Abazaca olduğuna dikkat
ceken Turçaninov Abhazca'nın en az 3200 yıllık geçmişe sahip bir yazı dili
olduğunu kaydeder. Antik çağdan sonra alfabesini bir şekilde terk eden abhazlar
yeni bir alfabeye ancak 19. yy da kavuşabileceklerdir. Bilimsel anlamda Abhazca
üzerine çalışan ilk isim bir Rus generali olan Baron von Uslar olmuştur. 19. yy
ın ikinci yarısında Kafkasya'ya gelen Uslar kısa sürede Abhazca'yı öğrenerek
1862 yılında Kril alfabesiyle hazırladığı Abhazca gramer taslağını bastırmıştır.
Ardından 1865 yılında hristiyanlığın yayılmasında kullanılmak üzere bir Abhaz
alfabesi hazırlayan Uslar bu alfabe sayesinde Abhazca çeşitli dini kitapların ve
ders kitaplarının yayınlanmasına katkıda bulunur. Dirmit Gulya 1892 yılında
Konstantin Maçavarayan'la birlikte Anban adı verilen Abhaz alfabesini
hazırlamıştır. İlk Abhazca gazete olan Apsnı 1919 da D. Gulya'nın rektörlüğünde
yayınlanmaya başladı. İskoç kökenli bilim adamı Nikolay Marr 1926 yılında 75
karakterli bir analitik Abhaz alfabesi hazırlar. 1928 yılında yazım dilinin
Latin'leştirilmesi projesi kapsamında N. Yakovlev tarafından oluşturulan Latin
temelli Abhaz alfabesi 10 yıl süre ile kullanılmıştır. 1936 - 38 yılları
arasında SSCB genelinde Kril yazı sistemi standartlaştırılır ve yazı sistemleri
yeni olan Kuzey Kafkas halkları için Kril esaslı yeni alfabeler hazırlanır. Etnik
ve kültürel açıdan diğer Kafkas halkları ile akraba olmalarına karşın Abhaz'lar
ve Güney Osetya Oset'leri Gürcistan'a bağlı oldukları gerekçesi ile 1938 den
başlayarak Gürcü esaslı alfabeler kullanmak durumunda bırakılırlar. Abhaz'lar
Stalin'in ölümüne kadar kullandıkları Gürcü temelli Abhaz Alfabesi'nden sonra
1954 tarihinde genişletilmiş kril esaslı bu günkü alfabeye geçmişlerdir. Sessiz
diller bakımından son derece zengin bir dil olan Abhazca'nın alfabesi çeşitli ek
ve kombinasyonlarla zenginleştirilmiş 65 harften oluşmaktadır. Abhazca'nın iki
aksanı bulunmaktadır. Bunlar Kuzey Abhazya'da kullanılan Bzıp ve Güney Abhazya'daki Abjıwa aksanlarıdır. Bzıp 67 sessiz içerirken Abjıwa aksanında 58 sessiz yer
almaktadır. Abhazca üzerinde bilimsel anlamda ilk çalışan isim olan Uslar Bzıp
aksanını esas almıştı. Bu gün Modern Abhazca'nın yazım ve edebiyat dili Abjıwa
aksanı üzerine kurulmuştur. 1989 nüfus sayım sonuçlarına göre tüm SSCB
topraklarında yaşayan 102.938 Abhaz'ın %93.3 ü anadilini bilmektedir. Kafkasya
dışında Türkiye başta olmak üzere Ürdün Suriye ve çeşitli Avrupa ülkelerindeki
yaklaşık 300.000 Abhaz'ın önemli bir bölümü de Abhazca bilmektedir. ( Habat Şogan'dan alıntıdır. ) |
|
|
|
|
|
Abhaz Kiril alfabesi |
|
|
"http://tr.wikipedia.org/wiki/Abhazca"'dan
alındı |
|
|
Abhaz alfabesi |
Harf (Kiril) |
Transliterasyon |
IPA Karşılığı |
Harf (Kiril) |
Transliterasyon |
IPA Karşılığı |
Аа |
a |
/a/ |
Мм |
m |
/m/ |
Бб |
b |
/b/ |
Нн |
n |
/n/ |
Вв |
v |
/v/ |
Оо |
o |
/o/ |
Гг |
g |
/g/ |
Ҩҩ |
o̩ |
/ɥ/ |
Гьгь |
g' |
/gʲ/ |
Пп |
p |
/pʼ/ |
Ҕҕ |
g̍ |
/ɣ/ |
Ҧҧ |
ṗ |
/p/ |
Ҕьҕь |
g̍' |
/ɣʲ/ |
Рр |
r |
/r/ |
Дд |
d |
/d/ |
Сс |
s |
/s/ |
Дəдə |
do |
/dʷ/ |
Тт |
t |
/tʼ/ |
Џџ |
ǰ |
/dʐ/ |
Тəтə |
to |
/tʷʼ/ |
Џьџь |
ǰ' |
/ʥ/ |
Ҭҭ |
t̢ |
/t/ |
Ее |
e |
/e/ |
Ҭəҭə |
t̢o |
/tʷ/ |
Ҽҽ |
c̍ |
/ʦ̢/ |
Уу |
u |
/w, u/ |
Ҿҿ |
c̨̍ |
/ʦ̢ʼ/ |
Фф |
f |
/f/ |
Жж |
ž |
/ʐ/ |
Хх |
x |
/x/ |
Жьжь |
ž' |
/ʑ/ |
Хьхь |
x' |
/xʲ/ |
Жəжə |
žo |
/ʐʷ/ |
Ҳҳ |
x̢ |
/ћ/ |
Зз |
z |
/z/ |
Ҳəҳə |
x̢o |
/ћʷ/ |
Ʒʒ |
ʒ |
/ʣ/ |
Цц |
c |
/ʦ/ |
Ʒəʒə |
ʒo |
/ʣʷ/ |
Цəцə |
co |
/ʦʷ/ |
Ии |
i |
/i, j/ |
Ҵҵ |
c̅ |
/ʦʼ/ |
Кк |
k |
/kʼ/ |
Ҵəҵə |
c̅o |
/ʦʷʼ/ |
Кькь |
k' |
/kʲʼ/ |
Чч |
č |
/tɕ/ |
Ққ |
k̢ |
/k/ |
Ҷҷ |
č̢ |
/tɕʼ/ |
Қьқь |
k̢' |
/kʲ/ |
Шш |
š |
/ʂ/ |
Ҟҟ |
k̄ |
/qʼ/ |
Шьшь |
š' |
/ɕ/ |
Ҟьҟь |
k̄' |
/qʲʼ/ |
Шəшə |
šo |
/ʂʷ/ |
Лл |
l |
/l/ |
Ыы |
y |
/ə/ |
|
|
Abhazya Tarihi, Valeri Beygua, Çeviren:
Mahinur Tuna, As Yayın, İstanbul 2001
|
ABHAZYA TARİHİ
Güney Kafkasya'nın batısında, dağlarla deniz arasında
uzanan, dört mevsimi bağrında barındıran, kıyılarında subtropikal bitki örtüsü,
dağlarında bembeyaz karlar bulunan, Tanrı armağanı, masal diyarı "cennet" diye
anılan bir ülkedir Abhazya. Bir zamanlar altın topuklu "Khi Sargutsa Sataney
Guasa" yaşarmış, bu cennetin ırmaklarında. 99 yiğit doğurmuş "Nart" adında.
Sonra Abhaz Prometheus'u "Abritskil" çıkmış, Abhazya ve Abhaz'lari korumak
adına. Fazla insancıl ve özgür olmanın bedelini bir mağarada zincire vurularak
ödemiş, ama Abritskil ölmemiş.
Altın diyarı anlamında hep "Kol-khi-da" demişler buralara. Bunu duyan Argonot'lar
yelken açmış "Altin Post"u aramaya. Arkasından; altın kalpli "Ri-khi-Zushan"
çıkagelmiş Kenan'dan. İsa'nin 12 havarisinden biri olan, Kenan'lı Aziz Simon
ölünceye dek, buradan yürütmüş misyonunu. Ölünce de, "Burada gömülmesi gerek."
demişler. Abhazya'da her güzel ve kutsal şey "altin" sözcüğü ile tanımlanır; Khi-jülara,
Khirçüaçüa, Khi-rdzi, Khi-bla gibi.
Altın soylu Marşan'ların atası "Khi-Rips" ve çocuklari "Khi-Mukuarasa", "Khi-Sabat",
"Khi-Marasa" da bu kutsal ünvanı alır.
Derken hemen öğrenirler, İpek Yolu'nun buradan geçtiğini. Roma ve Bizans ticari
koloniler kurar kıyılara. Venedik ve Ceneviz korsanlarını salar limanlara. İnsan
ticareti başlar yayılmaya.
Arap, Acem, Moğol, Rus ve Osmanli, sonunda da Gürcü; savaş alanı yapar bu
yemyeşil ormanı.
Oysa bir zamanlar; Hazar Hakanı'nın damadı, Gürcü Kralları'nın dayısı, bir
Bizans İmparatoru'nun bacanağı, öbürünün teyze çocuğu, birçok komşu kralın
dünürüdür Abhaz Kralları. Sonra da, Osmanli padisahlarının anaları olmus
kızları. Ama fayda etmemiş Abhazlar'ın bu dostluk ve akrabalıkları.
Mısır'da Memlük, Osmanlı'da Vezir, sürgünde rezil olmuş. Çar'ın generali, Kral'ın
naibi, Lenin'in dostu, Stalin'in düşmanı, Şevardnadze'nin "ayrılıkçı" diyerek
savaştığı, şimdi de Agit'in "Barıştıracağım!" diye uğrastığı bir ülke olmuş
Abhazya.
|
|
|
Marşan'lar hakkında ek bilgi için bakınız:
19. YUZYILDA BİR ABAZA TOPLULUĞU: PSHULAR
Pshularda en önde gelen yeri prens ailesi Marşan'lar tutuyor.
Prens Temurkva Masıpa Marşan ve oğlu Pşmaf toplumda en büyük saygıyı görüyorlar.
Pshuların ...
https://docplayer.biz.tr/155207103-19-yuzyilda-bdr-abaza-toplulugu-pshular.html
|
|
Marşan'lar hakkında ek bilgi için bakınız:
APSİLYA VE TSABAL
Hazırlayan: Papapha Mahinur Tuna
Tarih Dizisi: 3
As yayın, Temmuz 2001
|
Marşanlar'ın yönetiminde olan Tsabal'dan sürülen Abhaz'lar ve Diaspora'daki
Tsabal'lılar'ın listesi
Adından ilk kez MÖ 2000 yılında söz edilen Apsilya, Kodor Boğazı çevresinde
oluşan ilk Abhaz devletlerinden birisidir. Bu devletin başkenti olan Tsabal,
stratejik, politik, askeri, ticari, kültürel ve arkeolojik yönden son
derece zengindir. |
|
Tsabal yakınından bir görünüm
Kaynak: "Waterfall near Tsabal village."
www.radiosoma.com
|
ÇERKES BOYLARI ETNOGRAFYASI
Abazek’ler veya
Abzakh’lar. Şhaguaşe ve kolları olan Kurdjips, Pşeha, Pkatz, Tifizep, Laba
ve kolları ile Psızag, Şeguıpsın, Hağuır, Farz, Psıj ve şimdi Bjeduğ
bölgesinde bulunan Nart, Pças, Psekups ile, kolları Dus, Tsoak, Çib, Unabat
ve Abzakh’larla Şapsığ'lar arasında sınır çizen Sup ırmağı vadilerinde
yaşarlardı. Abzakh'ları daha çok Adığe-Abaza veya Wubıkh-Abaza karışımı bir
halk olarak gören ve savunan görüşler vardır.(14) Abzakh halkı kendi ismi
ile ilgili şöyle bir yorum da yapmaktadır: “Abaza(m)-ikh” = “Abazaların
berisinde” deyimi bu topluma isim olmuştur. Gerçekten de Abzakh'lar Kuzey
Abaza'larının kuzeyinde yaşarlardı. Abzakh'lerin Çerkes boyları arasında yeri
çok önemlidir. Bu halkın demokratik bir toplum yapısı vardı. Metalurji
açısından ünlü Pças vadisindeki demir ve Kurdjıp vadisindeki yatakların
işletilmesi ile uğraşırlardı. Abzekh’ler Wubıkh'ler ve Kuzey Abaza'ları ile
birlikte Rus'larla yapılan savaşlarda çok önemli rolleri vardı. Bu gün Adığey
cumhuriyetini oluşturan Adığe boyları arasında sayıları çok azalmıştır.
Büyük bölümü Diyaspora'da yaşamaktadır.........
Besleney'ler veya Beslenie’lerin, Prens Kanokua yönetiminde Küçük Kaberdey’den
Batıya geldikleri anlatılır. Abzekh’lerin doğusunda, Aşağı urup vadisinde,
büyük ve küçük Labe ile Kodz ve Psıfır vadilerinde otururlardı. Makhoş,
Aşıwua ve Aşkarıwua Abaza'ları ile komşu idiler. Besleney'ler, Çerkes'lerin
Aristokratik geleneklerini sürdüren şövalye ruhlu bir kolu olarak
tanınmışlardır. İnceliğin, yalnız kendi topraklarında değil, tüm Kafkasya da
sembolü idiler. X. Glovani için; “Büyük Soyluluk.... Dünyanın en güzel ırkı,
diğer kantonlar onlara soylulukları kadar yiğitlikleri nedeni ile de saygı
duyarlardı. ........
Khabardey'ler: Khabardey grubunda coğrafi açıdan bir bölünme görülür; Büyük
ve küçük Khabardey. 1759 da Prens Kurgoko Alkhokue partizanları ile birlikte
Khabardey'i terk ederek Terek ırmağının sol kıyılarına gelmiş ve Mozdok (Mezdegau=Sağır
orman) kentini kurmuştur. Bir zamanlar bütün Kafkasya üzerinde egemenliği
sağlayan Çerkes'lerin bu güçlü kolu, 18. yüzyıldan başlayarak bu günkü
durumlarına getirilmişlerdir. Günümüz Khabardey'lerinin büyük bir bölümü,
Çegem, Bakhsan, Malka, Podkumakh, Kuma ırmakları havzalarında ve Mezdegu de
otururlar. Ayrıca Zelençuk vadisinde ve bu günkü Adığe topraklarında da
kolonileri bulunmaktadır. Kafkasya dışında Diyaspora Khabardey'lerinin en
büyük gurubu Türkiyede Uzunyayla köylerinde, Sivas, Tokat, Eskişehir, Mersin
ve Bandırma’ya bağlı Khabardey köylerinde, Ürdün, Suriye'de
yaşamaktadırlar...........
Doğuda Swan'larla komşu olan Khirips’ler. Bu boyun yöneticileri olan
Marşan
soyu bu gün Kuzey Abaza'ları arasında Khirips Klan Aile ismi ile anılmakta
olup bu klan aile Türkiye’de Sivas’ın Yıldızeli ilçesine bağlı Halkaçayır
Köyü'ne, Eskişehir’in Musaözü Köyü'ne ve Suriye'de Golan'a yerleşmişlerdir.
Aşkarıwua’ların Psılbarıpş gurubunun başı olan Yismeyl’ler, Pınarbaşı'nın
Borandere Köyü'ne yerleşen Yel’ıukh’lar ve Khirips soyunun
Marşan’ların
kolları iken ayrılarak bağımsız sülaleler haline geldikleri Aşkarıwua halkı
arasında halen anlatılmaktadır.
Agın yöresinde oturan Tchaji'ler. Sohum’un Kuzeyinde, Wubıkh’lere yakın
oturan Sadz’lar. Abhaz'ların en yakın akrabaları olan Abaza'lar (Abazin'ler)
veya Kuzey Abaza'ları: Abhaz'ların “Aşıwua-Aşkarıwua” genel adları ile
andıkları Abaza'larda çok sayıda kabile ismine rastlanır. Başlıcalar yazı
dizimizin geçen bölümlerinde detaylı bir biçimde anlatıldığından burada
yeniden ele alınmayacaktır
Psega ırmağı kıyılarında ve Psıj yörelerinde Ademiy'ler, bu boyun ismi bu gün
Khabardey'ler arasında bir aile ismi olarak, Adığey gurubunun arasında ise
bir köy ismi olarak yaşamaktadır......
Şapsığ veya Şapsok’lar. Nutıkay’ların doğusunda Ubın Psıkabe, Afips Khobl,
Antihi, Bugindur, Abin, Of, Koaf, Thebek, Satassa, Bakan, Sagta, Jinz, Ubin,
Ulyaps ve Kuçubab ırmakları yörelerinde ve Kafkas sıradağları yamaçlarında
Psizuy vadisinde oturmuşlardır. Şapsığ'ların Khabardey'lerle aynı kökten
oldukları savı da ileri sürülmüştür. (Klaproth) diğer yazarlara göre, (Güldenstaedt
ve Pallas v.b) Şapsığ'lar Kuzey Abaza'larının bir önemli koludur. Daha başka
bir sava göre ise, Adığe-Abaza karışımından gelmedir. (Boronevsky) Her ne
olursa olsun Şapsığ diyalekti, Bjeduğ, Kemirgoey ve Kiakh gurubunun diğer
Çerkes diyalektlerinden çok az bir farklılaşma gösterir........
Eisk ve Beisug körfezleri arasındaki yarımadada yaşayan “Grun”lar. Bu güzel Çerkes ırkı bu gün aynı yerde değildir. Bölgenin Ukrayna Kazak'ları (Don
Kazakları) tarafından işgal edilmesi üzerine güneye göç edip diğer Çerkes
boylarına karışmışlar ve bu boyların diyalektik özelliklerini almışlardır
Jane’ler; Kuban'ın kuzey kıyılarında otururlardı. Daha sonra Bjeduğ'lar
tarafından Detliort (Kara Kuban) adasına ve Mezitşeplıj (Kızıl Orman)’a
sürüldüler. 1778 yılında Rus orduları yaklaştığı zaman Jane’ler Kuban’ın
güney kıyılarına çekildiler. 1864’e kadar Pşet ve Khoklay ırmakları
kıyılarında, Anapa yakınlarında, Adaguım ırmağı kıyılarında Prens Zanıko ve
Prens Medavcoko yönetiminde yaşıyorlardı.....
Bjeduğ'lar: Şapsığ'ların doğusunda, Psıj, Phşıkomat, Pçaş, Psekups, Nart, Çebi,
Unabat, ırmakları yörelerinde otururlardı. Adlarını destan kahramanı iki
kardeş Prens Kerkin ve Khamiş’ten alan Kerkeniy, Khamişiy olarak iki kola
ayrılırlardı. Bu kolları X. Glovani Kemirgoey’lerin içerisinde sıralar (13)
Kazakların gelmesinden önce Kuban’ın kuzeyi, Bugünkü Krasnodar kentinin
bulunduğu yerler Bjeduğ toprağı idi. Bu yerlerin usların eline geçmesi ve
Krasnodar kalesinin kurularak Çariçe'ye doğum günü armağanı olarak verilmesi
üzerine Bjeduğ Prensi Boletıkua, Khabardey’e dayıları olan Hadokşokue’lere
sığınır, ırmağın güneyine geçen Bjeduğ halkı ise Kemirgoey’lerle birlikte
kalan Çerkes Kiakh’ların önemli kitlesini oluşturmaktadır. Bjeduğ'lar metalürji ve maden ustası olarak tanınırlardı. Ülkenin güneyinde gümüş
yatakları ünlüdür.......
Karadeniz’e doğru batıda yer alan Kiakh’lar ve Kiakh'lara göre, doğuda,
yüksekte oturanlar. (Şha=Baş) anlamına gelen Şhag adını alan Khabardey’ler(10)
Bu ayırım salt coğrafi değildir. İki gurubun konuştuğu diyalektler arasında
kimi farklar vardır. Kemirgoy, Bjeduğ, Abadzekh, Şapsığ, Hatukoy’lerden
oluşan Kiakh’larda çok küçük nüanslar dışında diyalekt farklılığı görülmez.
Yalınız Besleney'lerin bu sınıflandırmadaki yeri kuşku yaratmaktadır. Çerkes
dillerinden en güzel ses uyumunu ve nüansı taşıyan Besleneyce, Khabardeyce,
ve Kiakh gurubuna aynı yakınlıktadır..........
-
Diğer
(http://www.nartajans.net/forum/forumdisplay.php?f=14)
|
|
|
SURİYE’DEKİ ÇERKES TOPLULUĞUNUN
TARİHİNDEN
A.V. Kuşhabiyev
Adige, Kültür-Tarih Dergisi-Mıyekuape (Maykop) Sayı:3, 1991
Çeviren: Murat Papşu
Kaynak: Yedi Yıldız Dergisi, 1994, Yıl:1, Sayı:4 Sayfa:18-19-20-21
|
|
|
|
|
|
Şam'da Çerkes'ler |
|
|
URL:http://www.adygaunion.com/gallery/displayimage.php?pos=-10342 |
|
|
1872 yılında bine yakın Çerkes, Hama ve
Humus şehirleri civarına ve Havran Sancağı (1) sınırları içindeki Golan
Tepeleri’ne yerleştirildi.
|
|
|
Çerkeslerin Suriye’ye asıl göç dalgası,
başta Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa topraklarından olmak üzere 1877-1878
Osmanlı-Rus Savaşı yıllarında başladı. Kafkasya’dan toplu göç yıllarında çok
sayıda Çerkes bugünkü Yugoslavya, Bulgaristan, Romanya, Kıbrıs ve Girit
adalarına yerleştirilmişti. Rus Çarlığı’nın resmi istatistiki verilerine göre
1876’da balkanlarda 150.000’den fazla Çerkes yaşıyordu. Bunlardan 90.000’e
yakını Bulgaristan’daydı. Çerkesler bu bölgeye Osmanlı Hükümeti tarafından
Hıristiyan halkların ulusal-kurtuluş hareketleriyle mücadele etmek amacıyla
yerleştirilmişlerdi. Nisan 1876’da Bulgaristan’da çıkan ayaklanmada ve
Osmanlı-Rus Savaşı sırasında düzensiz Çerkes süvarileri, Osmanlı Ordusu’nun en
iyi birliklerinden biri olarak cephenin en sıcak yerlerine atıldılar.
|
|
|
|
|
|
Golan'da Çerkes'ler |
|
|
URL:http://www.adygaunion.com/gallery/displayimage.php?pos=-9206 |
|
|
|
|
|
Aralık 1876-Ocak 1877’de İstanbul’da
yapılan Avrupa Devletleri Konferansı’nda Çerkeslerin Balkanlardan,
İmparatorluğun Asya vilayetlerine yerleştirilmesi düşüncesi ortaya atıldı.
|
|
|
Rus Ordusu’nun saldırısıyla Çerkesler
köylerini terk ettiler ve Osmanlı Ordusu’nun geri çekilen birlikleriyle birlikte
yollara düştüler. Ağustos 1878’de Flipopol’de toplanan Rus Komutanlığı Konseyi
Çerkesler dışında evlerini terk eden bütün Müslümanlara Bulgaristan’a geri
dönebilmek hakkının tanınması kararını aldı. Bu zamana kadar Bulgaristan’ı terk
etme zamanı bulamayan Çerkesler ise yerel yönetimlerin tasarrufuyla Bulgaristan
Prensliği sınırları dışına yerleştirilecekti. San Stefan ve Berlin Barış
antlaşmaları kararlarında, Balkanlardan göç etmek zorunda kalan Çerkesler sorunu
bir kenara bırakıldı. Sadece Sultan’ın sınır garnizonlarında Çerkes düzensiz
birliklerini kullanmamakla yükümlü olduğu karara bağlandı. Böylece Çerkes
göçmenler ikinci kez, hem bu devletler, hem de Osmanlı İmparatorluğu tarafından
bundan sonraki yaşamlarını kurmak için her türlü hak ve garantiden mahrum
bırakıldılar. |
|
|
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın
bitmesinden sonra Kuzey Kafkasya’dan göç, Terek Bölgesi, Abhazya ve
Dağıstan’daki antikolonyalist ayaklanma nedeniyle iyice arttı. Bu göçmenlerin
bir kısmı Suriye ve Filistin’e yollandı. |
|
|
1878 ilkbaharından başlayarak iki yıl
boyunca Suriye kıyılarına düzenli olarak Balkanlardan ve Kafkasya’dan gelen
Çerkes göçmenleri taşıyan Osmanlı ve Avrupa gemileri yanaştı. Göç son derece zor
koşullarda gerçekleşiyordu. Göçmenler kıyıya çıktıktan sonra sürekli olarak
yerleşecekleri bir yer verilmesini bekleyerek açık havada yatıp kalkıyorlardı.
Binlerce Çerkes açlıktan ve bir türlü yakalarını bırakmayan bulaşıcı
hastalıklardan öldü. Avrupalı elçilerin Çerkes göçünün korkunçluğunu anlatan çok
sayıda yayınlanmış ve yayınlanmamış anıları vardır |
|
|
Çerkeslerin Kuzey Kafkasya’dan Suriye’ye
göçü küçük ölçülerde de olsa 20.yüzyılın 20’li yılları başına kadar sürmüştür. |
|
|
Golan'da Çerkes'ler |
|
|
URL:http://www.adygaunion.com/gallery/displayimage.php?pos=-9204
|
|
|
Çerkeslerin yoğun olarak Golan Tepelerine
(2) Mavera-i Ürdün’e (Transürdün), Hama, Humus ve Halep kentlerinin yakınlarına
yerleştiler. Kurdukları Amman, Ceraş, Kuneytra ve Mumbuc köyleri zamanla
büyüyerek kentlere dönüştü. (3)
|
|
|
Suriye’ye göç eden Çerkeslerin sayısını
tam olarak belirlemek zordur. 1878-1880 yıllarındaki nakilleri yönetimler
tarafından sağlam bir istatistik kaydı tutulmadan gerçekleşti. Çerkeslerin
kendileri de istatistik kaydı tutacak durumda değildiler. Üstelik Balkanlar’dan
ikinci göç döneminde önemli bir bölümü ölmüştü. Şam ve Beyrut’taki Rus
elçiliklerinin verilerine göre, 1878-1880 yıllarında Suriye’ye göç eden
Çerkeslerin sayısı 40.000-50.000 arasında değişmektedir. Türkiyeli tarihçi
Çerkes İzzet Aydemir, yaptığı araştırmalara dayanarak anılan dönemde Suriye’ye
70.000 kadar Çerkes'in yerleştiğini kabul etmektedir. (4) Suriye’de sağlam
istatistiki veriler, Mavera-i Ürdün’de 1920’de Fransa ve İngiltere’nin sömürgeci
manda yönetiminin kurulmasından sonra elde edilmiştir. 1935’teki sayıma göre
Suriye’de 25.000 kişilik nüfus oluşturan 4039 Çerkes ailesi yaşıyordu. Buna göre
bir ailenin 5-8 kişiden oluştuğu görülmektedir. Mavera-i Ürdün’deki sekiz Çerkes
köyünde aynı dönemde 9000 kişi yaşıyordu; bunlardan 850’si Çeçen’di. Filistin
topraklarında (bugünkü İsrail) kurulan iki Çerkes köyünde (5) 30’lu yılların
başında 900 nüfus sayılmıştı.
|
|
|
Yönetim, Çerkeslere miri arazi, yani
devlet hazinesinden toprak verdi. Dağıtım şu esasa göre yapılıyordu: üç kişiden
oluşan aile 70, dört-beş kişilik aile ise 130 dönüm toprak alıyordu. Suriye’ye
1905’te göç eden Anzor ailesinden Kabardey soyluları 600’er dönüm toprak
aldılar. Çerkes aileleri toprakları daha önce ait oldukları toplumsal sınıftan
bağımsız olarak, (askerlik hizmeti yapmaları karşılığı) feodal askeri-tımar
sistemine göre paylaşıyorlardı.
|
|
|
Çerkes göçmenleri yerleştirildikleri
bölgelerin ekonomik gelişimine katkıda bulundular. Daha gelişmiş tarım aletleri,
tekerlekli arabalar yapmaya, taş evler ve değirmenler inşa etmeye başladılar.
Geleneksel tarım tekniklerini geniş ölçüde uyguladılar ve darı, yulaf gibi yeni
bitkiler yetiştirdiler. On yıl boyunca Suriye ve Filistin’de bulunan Rys bilim
adamı A.Ruppin şunları yazıyor: Çerkesler beraberlerinde Kafkasya’dan daha
gelişmiş tarım aletleri alışkanlıklarını, yük arabası (iki yekpare ağaç
tekerlekli ve demir çemberli) kullanımını, yulaf ekimini ve ev aletlerinde büyük
bir nizam getirdiler. Ayrıca çalışkanlar; tarlalarını taşlardan temizliyorlar ve
hemen hepsi varlıklı sayılabilecek yaşam düzeyine eriştiler. |
|
|
İlk günlerden itibaren Osmanlı yönetimi
Çerkesleri idari ve askeri hizmete, en başta da polis teşkilatına almaya
başladı. Amman’da çevre sakinlerinden 300 kişilik bir polis süvari birliği
oluşturuldu. Başında Mirza Vasfi bulunuyordu. Çerkes polislerden oluşan bunun
gibi süvari bölükleri Kuneytra’da, Halep’te, Ceraş ve Kerak’da (6) yerleşmişti.
Bu birliklere halktan vergi toplamak, ana yolları korumak ve en başta da
hükümete boyun eğmeyen Bedevi kabileleriyle mücadele etmek gibi görevler
verilmişti. Bu kabileler düzenli ordu kuruluşuyla organize oluyorlar, ustaca
silah kullanan kişilerle takviye ediliyorlar ve silahlı kuvvetlerin en iyi
birliklerinden birini oluşturuyorlardı. Polis teşkilatındaki hizmet düzenli
ordudaki hizmetle bir sayılıyordu. Çerkes birlikleri Dürzilerin ve şehirlilerin
isyanlarını bastırmakta kullanılıyordu. Onlar sayesinde Bedevi kabilelerinin
tarım bölgelerine basınları sona erdi ve bu kabilelerin bir kısmı da hükümetin
itaati altına sokuldu.
|
|
|
Çerkes göçmenleri komşu halklarla
mücadeleye sürüklemek amacıyla Osmanlı yönetimi çözümsüz bir çekişmeyi, arazi
anlaşmazlığını körükledi. Çerkeslerin Sultan’ın hediyesi olarak aldıkları
toprakları Bedeviler, Dürziler, Kürtler ve Fellah Araplar kendi
otlakları sayıyorlardı. Görüşmeler genellikle başarıya ulaşmadı ve
tartışan taraflar silaha sarıldılar |
|
|
Golan Tepeleri’ne yerleşen Çerkesler daha
ilk günlerde oradaki göçebe Bedevi Fadıl kabilesinin saldırısına uğradılar. İlk
önce iki taraf arasında silahlı çatışma meydana geldi. Bunu Bedevilerin, Çerkes
köyü Mansura’ya büyük bir baskın düzenlemeleri izledi. Osmanlı yönetimi bu
olaydan yararlandı ve Bedevilerin üzerine tenkil seferi düzenledi. Bu seferin
ardından Çerkesler, kan davası geleneğine uyarak göçebelere karşı saldırı
düzenlediler. |
|
|
Şam’daki İngiliz elçisinin raporunda 15
Ağustos 1881’de Kuneytra yakınlarında Çerkeslerle Fadıl kabilesi arasında olağan
çarpışmalar meydana geldiği bildiriliyor. Her iki taraftan da bu çatışmaya
birkaç yüz kişi katılmıştı. Çatışma, ölü ve yaralı olarak birkaç kişi kaybeden
Bedevilerin geri püskürtülmesiyle sona erdi. Çerkeslerin de yaklaşık o kadar
kaybı vardı |
|
|
Aynı yıl Golan Tepeleri’ndeki Çerkesler ve
Fadıl kabilesi arasında barış antlaşması yapıldı. Zamanla dağınık haldeki göçebe
kabilelere üstünlük sağlayan Çerkesler bir kısmını Golan Tepeleri’nden çıkarmayı
başardılar |
|
|
Barış antlaşmasının imzalanmasıyla Beni
Sahr kabilesinin Mavera-i Ürdün’e yerleşen Çerkesleri oradan çıkarma girişimleri
de sona erdi. Fakat meydana gelen olayların çoğunda Bedevi-Çerkes anlaşmazlığı
kan davası özelliği kazandı ve uzun yıllar boyunca sürdü. Öyle ki Çerkesler
tarafından 1878’de Halep yakınlarında kurulan Mumbuc köyü, göçmenlere tahsis
edilen topraklar üzerinde hak iddia eden iki kabilenin –Abu Sultan ve Beni Said-
saldırısına uğradı. Mumbuclularla göçebeler arasındaki mücadele 20.yüzyıl
ortalarına kadar sürdü. |
|
|
Bedevilerle çatışmalarda Çerkesler savaş
yeteneği ve silah bakımından üstünlük sağlıyorlardı; fakat sayı olarak onlardan
önemli ölçüde geri kalıyorlardı. Üstelik Çerkes köylerinin aynı zamanda iki veya
daha fazla kabileyle mücadele etmesi gerekiyordu. Bedevi-Çerkes
anlaşmazlıklarında her iki taraf da çeşitli düşmanca eylemlerde bulunuyorlardı.
Göçebeler sığırlarını Çerkeslerin tarlalarına sürüyorlar ve ekinlerini
çiğnetiyorlardı. Bazen de Çerkesler bu sürülere el koyuyorlar, su kaynaklarına
Bedevileri yaklaştırmıyorlardı.
|
|
|
Özellikle arazi anlaşmazlığından
kaynaklanan Dürzi-Çerkes çatışması sürekli ve kanlı bir hal almıştı. Dürziler de
Bedeviler gibi eskiden beri Golan tepelerinde hak iddia ediyorlardı. Önceleri
Dürziler keşif hareketleriyle ve Çerkes köylerine ateş etmekle yetiniyorlardı.
1881 yılında Çerkesler üzerine birkaç büyük baskın düzenlediler. Ancak bu
baskınlar basanlar adına başarısızlıkla sonuçlandı; 600 kişilik Dürzi birliği
Mansura köyüne yaptığı baskında bozguna uğradı. Bu olayları Çerkes süvarilerinin
Dürzi bölgelerine karşı baskınları izledi. Düşman tarafların barış anlaşmasına
vardıkları 1889 yılına kadar kanlı çarpışmalar meydana geldi. |
|
|
1894’de yeni bir çatışma patlak verdi.
Buna bir Dürzi grubunun küçük bir sürüyle yol alan Çerkes çiftine saldırması
neden oldu. Çatışma sırasında Çerkes kadını öldürüldü. Kafkas geleneklerine göre
bir kadının öldürülmesi çok ağır suç sayılıyordu. Fakat Çerkes yaşlıları
gençlerin intikam almasını yasaklayarak suçluların cezalandırılması talebiyle
Kuneytra kaymakamına başvurdular ve meydana gelen olayın incelenmesi için Dürzi
şeyhlerine bir heyet gönderdiler. Şeyhler olaydan dolayı üzüntülerini
belirttiler ve şeriat kurallarına göre kan bedelini (300 Türk Lirası) ödemeye ve
teşhis edilmesi durumunda da suçluları vermeye hazır olduklarını bildirdiler.
Fakat bu sadece bir taktikti. Anlaşma gereğince Çerkes temsilcileri teşhis için
yola çıktılar, fakat yolu kesen Dürzilerin saldırısına uğradılar. Çıkan
çatışmada dört Dürzi öldü ve yeniden iki taraf da savaşa hazırlanmaya başladı.
Havran’dan Lübnan’ın bütün Dürzi bölgelerine acil yardım çağrısıyla ulaklar
salındı. Hasbeyi, Raşeyi, Vadi-Acama’dan Dürzilerin merkezi Mecel-Şems’e doğru
hemen müfrezeler yola çıktı. Lübnan’dan para ve silah geldi. Dürzilerin savaş
hazırlığına Lübnan valisi Naim Paşa müdahale etmek zorunda kaldı ve onun emriyle
bu olayla ilgili adli soruşturma açıldı. |
|
|
Kuneytra kaymakamı bir jandarma
müfrezesiyle savaş hazırlıklarını durdurmak amacıyla Dürzilerin yanına gitti.
Fakat esir alındı ve ancak daha önce tutuklanan Dürzilerin karşılığında serbest
bırakıldı. |
|
|
Daha sonra kaymakam, çevredeki köylerden
Çerkes savaşçıların toplandığı Mansur’a geldi. Kaymakam davayı yasalara göre
soruşturacağına kesinlikle söz vererek dağılmalarını istedi. Çerkesler iktidarın
temsilcisine inandılar ve dağıldılar. |
|
|
24 Mayıs günü sabah saat 10’a doğru 10.000
bin kişi dolaylarındaki Dürzi ordusu Mansur’a yaklaşarak uzaktan ateş açtı.
Evlerin pencerelerinden ve çatılarından karşı ateş açıldı. Silah seslerine komşu
köylerden Çerkesler koşup geldiler. Çarpışma 14 saat kadar sürdü. Başlangıçta
Dürziler köyün yanına kadar yaklaştılar ve içine girmeye çalıştılar. Fakat
sayıca üstün olmalarına rağmen Çerkesler tarafından geri püskürtüldüler. Rus
elçisi Balyayev’in bildirdiğine göre, bu çatışmada 88 Dürzi öldü. Çerkeslerin
kayıpları ise 44 erkek, 4 kadın, 7 çocuk ölü ve 4’de yaralıydı. |
|
|
Aynı günün akşamı olay yerine vilayetin
polis teşkilatı amiri Hüsrev Paşa geldi. Her iki tarafın liderlerini toplayarak
barış anlaşması yapılmasını teklif etti. Ancak Çerkes tarafı sadece Dürzileri
suçlu sayarak ve cezalandırılmalarında ısrar ederek bunu kesinlikle
reddetti. Polis amiri sadece idari makamlar tarafından tahkikat
yapılıncaya kadar hiçbir düşmanca eyleme girişilmeyeceğine dair söz
alabildi |
|
|
Çerkesler, adli soruşturmadan adil bir
sonuç çıkacağından ümitleri olmadığından İstanbul’a yüksek unvan sahiplerine,
hatta bizzat Sultan’ın adına resmi makamlar aracılığıyla yazı (tahrirat)
gönderdiler. Yazıda Suriye Vilayeti valisi Rauf Paşa’yı Dürzileri gizlice himaye
etmekle suçladılar ve değiştirilmesini talep ettiler. Sonuçta vali ve Kuneytra
kaymakamı değiştirildi. |
|
|
Yeni Vali Osman Nuri Paşa, meselenin
çabucak kapatılması hakkında İstanbul’dan gelen emri yerine getirerek kendi
başkanlığında Dürzi-Çerkes anlaşmazlığını soruşturarak bir komisyon kurdu.
Çerkeslere teklif edilen şartlara göre Dürziler Mansurlulara 1000 lira
ödeyecekler ve onlardan özür dileyeceklerdi. Mütakere 9 Ağustos’ta yapıldı.
Hasbeyi, Raşeyi, Beka-Atı ve Mecel Şems’ten 35 Dürzi şeyhi Mansura’ya geldiler
ve özür dilediler. |
|
|
Yapılan anlaşmaya rağmen, iki taraf da
yeni bir çatışma çıkacağı beklentisiyle yaşadılar ve buna hazırlanmaya devam
ettiler.
|
|
|
1895 sonbaharında yeni bir Dürzi
ayaklanması çıktı. Dürzi ayaklanmaları bir yandan ulusal bağımsızlık karakteri
taşıyor, diğer yandan da Hıristiyanların katledilmesi, Fellahların yağmalanması
gibi haydutluk eylemlerini de içeriyordu. Havran’da değişik Dürzi bölgelerinden
savaşçılar toplandı ve sayıları 10.000 kişiye ulaştı. Kasım ayına kadar
Dürzilerin baskınları sonucu 9 köy yakıldı ve masum halktan 100 kişi öldürüldü.
Olayların bu şekilde gelişmesi Osmanlı yönetiminin isyancıları bastırmak için
askeri birlik teçhiz etmesine uygun bir vesile oldu.
|
|
|
Bu sıralarda Çerkeslerle Dürziler
arasında, eski düşmanlığı canlandıran ve yeni çarpışmalara neden olan küçük
çatışmalar meydana geldi. 19 Kasım sabahı üç bin kişilik Dürzi ordusu ikiye
ayrılarak Mansura köyüne yöneldi. Bir bölümü Çerkeslerin üzerine saldıracak,
diğer bölümü de (Fadıl Kabilesi) yan tarafa sarkacaktı. Çerkes ve Bedevi
birliklerinin genel toplamı 2000 kişiydi. Başlarında Çerkes ileri gelenlerinden
Ançok Ahmet Bey vardı. Birleşik ordu köyden çıktı ve Dürzilerle savaşa tutuştu.
Çarpışmanın en şiddetli anında Ahmet Bey öldü ev Çerkes-Bedevi birlikleri geri
çekilmeye başladı. Fakat o sırada başında Mirza Bey’in bulunduğu Çerkes polis
süvari bölüğü yetişti ve Dürzilere hücum etti. Hemen ardından Beyrut’tan polis
birliği yetişti ve o da Dürzilerin üzerine hücum etti. Dürziler savaş meydanında
400 ölü bırakarak kaçtılar. Çerkes ve Bedevi birlikleri Dürzileri kovalayarak
Dürzi bölgelerinin içlerine kadar ilerlediler, merkezleri Mecel-Şems’i yakıp
yıktılar. Dürzilere karşı oluşturulan orduya, başında Said Paşa’nın bulunduğu
Kürt birlikleri de katıldı. Birleşik ordu hücuma devam etti ve Halos, Harar,
Ayne Koniye, Zehitu ve Beka Atu köylerini ateşe verdi |
|
|
20 Kasım’da Şam’dan 5’inci Süvari Tümeni
komutanı Nuri Paşa komutasında 400 piyade, 200 süvari ve iki dağ topundan oluşan
özel görevli bir Türk kolordusu Havran’a geldi. Onun ardından üç piyade
taburuyla, 4’üncü Ordu Komutanı General Memduh Paşa hareket etti. Çerkes-Bedevi-Kürt
süvarileri kolorduyla birleştiler. 4 ve 7 Aralıkta Osmanlı kuvvetleriyle
Dürziler arasında isyancıların yenilgiye uğradığı çarpışmalar meydana geldi.
Ceza olarak hükümet Dürzi bölgelerinin önceki özerkliğini kaldırdı. |
|
|
Suriye’nin askeri tarihinde Osmanlı
hizmetinde bulunan bir çok yetenekli Çerkes subayın adı geçer. Bunlardan biri de
20. yüzyılın başında Suriye’de bulunan Mareşal Osman Fevzi Paşa’dır. |
|
|
|
|
|
Abhaz Muhammet Bek Marşan |
|
|
http://www.adygaunion.com/gallery/displayimage.php?album=86&pos=36
|
|
|
Suriye Vilayeti polis teşkilatının başında
uzun süre Çerkes Hüsrev Paşa bulundu. Abhaz Muhammet Bek Marşan 20.
yüzyıl başında Halep şehri askeri komutanlığı makamındaydı. Suriye tarihinde,
Amman’da bulunan Çerkes Süvari Birliği’nin komutanı General Mirza Paşa Vasfi ve
diğer birçoklarının adı geçmektedir. |
|
|
|
|
|
Golan Çerkes Süvari Birliği'nden Bir Gurup |
|
|
URL:http://www.adygaunion.com/gallery/displayimage.php?pos=-6821
|
|
|
Birinci Dünya Savaşı yıllarında Türk
hükümeti Suriye’nin Çerkes bölgelerinde de seferberlik ilan etti ve acemi erler
cephelerin en sıcak noktalarına gönderildi. Çerkes Polis Birlikleri askeri
komutanlık tarafından Suriye’deki ulaşım yollarının ve yiyecek üslerinin
korunmasında kullanıldı |
|
|
1916 yılında Mekke Şerifi Hüseyin ve oğlu
Faysal İngiltere’nin desteklediği Arap isyanını başlattılar. Osmanlı baskısını
üzerlerinde hisseden Suriye Arapları isyanı aktif olarak desteklediler. |
|
|
Bu bölgedeki Çerkes halkı politik olarak
zor bir durumda kaldı. Osmanlı Devleti ile birliğe sadık kalmaları, Çerkesleri
Türklerin askeri hizmetlileri olarak gören Arapların düşmanca hareketlerini
artırdı. Çerkes köylerinin en yaşlıları o zamanlar Arplarla aralarında sürekli
olarak meydana gelen silahlı çatışmaları hatırlıyorlar. Şerif Hüseyin’in ordusu
Kuzey Suriye’ye geldiğinde, Çerkes kasabası Mumbuc’un yakınında yaşayan Araplar
onlardan Mumbuc’un yıkılıp yağma edilmesini istediler. Arap ordusunun
yaklaştığını öğrenen Çerkesler, Mumbucluların Arap isyanını desteklemek
arzusunda olduklarını bildiren bir heyet gönderdiler. Bu Çerkeslerin savaş
yıllarında Arapların tarafında yer aldığı ilk olaydı. 1920’de Suriye’nin Fransız
birlikleri tarafından işgali başlayınca Mumbuclular Araplarla yaptıkları
anlaşmaya sadık kalarak Fransızlara karşı silahlı direniş gösterdiler. Fakat
motorize birliklerle yaptıkları savaşı kaybettiler. |
|
|
Mavera-i Ürdün’de de Çerkesler İngiliz
birliklerine karşı sert direniş gösterdiler. 1918 Martında General Allenbi’nin
6’ıncı İngiliz Ordusu’nun baskısıyla Türk birlikleri geri çekildi. Çerkes
birlikleri İngilizlerle çarpışmaya girdi. Her iki taraftan verilen büyük
kayıplardan sonra sayı ve silahça üstün olan İngilizler kazandılar ve
Mavera-i Ürdün’ü işgal ettiler. |
|
|
Nisan 1920’de San Remo’da
yapılan konferansta galip Avrupa devletleri Arap topraklarını Osmanlı
Devleti’nden kesin olarak kopardılar. Manda sistemine göre Milletler
Cemiyeti Irak ve Filistin’i İngiltere’ye verdi. Suriye’nin büyük kısmı
Fransa’nın sömürge idaresine geçti. |
|
|
Çerkes göçmenleri Osmanlı hükümetine boyun
eğmeyen topluluklarla bu şekilde mücadeleye çekildiler. Küçük adacıklar halinde
Suriye’nin sınır bölgelerine dağıtılan Çerkesler, komşu halklarla hiç bitmeyen
silahlı çatışma içinde yaşadıklarından hükümetin askeri dayanağı olmak
zorunda kaldılar. |
|
|
|
|
|
Şam'da Çerkes Süvari
Birliği'nden bir gurup. Haziran 1941 |
|
|
URL:http://www.adygaunion.com/gallery/displayimage.php?pos=-8426
|
|
DİPNOTLAR:
: |
|
|
|
[1]
Suriye’nin güneybatısında bulunan Havran bölgesine 1711 ve 1860
yıllarında Lübnan’dan göç eden Dürziler yerleşmiştir. (Ç.N) |
|
|
[2]
1967’de Golan Tepeleri’nin İsrail
tarafından işgal edilmesiyle burada yaşayan Çerkesler Şam’a ve Amerika’ya
yerleşmiştir. (Ç.N) |
|
|
[3] 19.yüzyılda Osmanlı
Devleti’nin eyaleti olan bugünkü Suriye ve Ürdün’ün sınırları 1.Dünya
Savaşı’ndan sonra belirlenmiştir. Burada adı geçen aynı bölgeye
yerleşmiş köylerden bazıları Ürdün sınırları içinde kalmıştır. (Ç.N) |
|
|
[4] Suriye Çerkesleri ile ilgili bkz.
Kafkasya Kültürel Dergi-İzzet Aydemir (Cilt 4 Sayı:15,1967) |
|
|
[5] Reyhaniye ve Kfar-Kama
(Ç.N) |
|
|
[6] Ceraş ve Kerak, bugün Ürdün sınırları
içindedir. (Ç.N) |
|
|
Marşan'lar hakkında ek bilgi için bakınız:
|
|
|
ABAZİN'LER |
|
|
|
|
|
Özdemir Özbay
“Dünden Bugüne Kafkasya”
kitabından alınmıştır
http://deguneaslan.blogcu.com/CERKESLER/
|
|
|
Abazin (Abaza) halkından söz açılınca Abhaz (Apsıwa) halkı
akla gelir hemen. Her iki halk grubunun kökenindeki yakınlığa ilişkin yıllardır
sürüp gelen bir tartışma vardır. Her iki halk, Kuzey Kafkasya'nın otokton
halklarından olup, binlerce yıldan bu yana diğer Kafkas boyları ile yan yana, iç
içe, kültür alış-verişinde bulunarak yaşaya gelmiştir.
Abazinler (Aşıwa-Aşkharıwa) ve Abhazlar ise (Apsıwa), Basğ,
Sanıg veya Psıl adları ile de anılan aynı atalardan gelme olup zamanla farklı
şive ve konumlar kazanmışlardır. Bugünkü Abhazya'da herhangi bir yaşlıya
"Atalarınız nerelidir" diye sorulduğunda, "Apsnı" (Abhazyalı'dır) diye yanıt
verir. Bu yanıt, Abazin Halkının ataları olan Zih'leri de kapsar. Bu durumda bir
soru gelir aklımıza, "O halde Abazinler daha önce nerede yaşardı..'"
Psıl'lar, Abhazya'nın daha üst taraflarında, kuzeyde
yaşarlardı. Onlara yakın olan dağınık bölgede de Misim-yan denen kabileler
otururlardı. Psıl'ların güneybatısında, Karadeniz kıyılarında ise Basğ'lar
otururdu. Bu halkın yurdu Bzıb Irmağı'na kadar uzanan yerlerdi. Bu bölgenin daha
güneyinde de Psow suyuna kadar olan yerler Sanıg'ların yurdu idi. Zih'ler ise bu
topluluğun batısında yerleşmişti. Saydığımız bu gruplar yaşam biçimi ve dil
bakımından birbirlerine çok yakın idiler. Bilinen çağlardan bu yana
Misimyan'ların yurdundan dağların kuzey yönüne, Kuban ve Terek Havzalarına gelen
yollar açıktı. Bu yollar, Sançar Marıhu ve Kulhor dağ geçitlerinden Kuzey'e
bağlanırdı.
Yukarıda saydığımız gruplar Abhaz ve Abazin gruplarının ortak
atalarıdır. Bunlardan bugünkü Abazinlere en yakın olanlarının Zih'ler olduğu
artık bilinmektedir. Zih'ler, Sanıg'larla yan yana yaşamışlardır. Tarihi
araştır-malar ve destan incelemelerinden anlaşıldığına göre, bilinen ilk Abazin
toprakları Abhazya'nın Kuzey-doğusundan başlayan ve Tuapse'de Karadeniz'e ulaşan
bölgedir. Bugünkü Abazinlerin bir bölümünün, Abazinlerin ilk yerleşim
bölgesinden ayrılarak, bugün Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti sınırları içerisinde
bulunan Teberda vadisine gelişlerini anlatan öyküler, yukarıdaki görüşü günümüze
değin getirmektedir. Bugünkü Abazin halkının bir bölümü olan Aşkharıwa'larla
Aşıwa'ların büyük bir grubunun Abhazya'nın kuzeybatısından ayrılarak bugünkü
Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'ne gelişi bu öykülerde açıkça anlatılmaktadır. L.
Lavrov'un yazılarından anlaşıldığına göre, Abazinler, Adler, Tuapse, Lazarev
bölgelerinde yaşarlardı. Abazin köyleri, Soçi'nin kuzeybatısına kadar olan
bölgelerde dağınık biçimde yerleşmişlerdi. Bu bölgelerdeki yer isimleri
Abazinlerin, tarihin geçmiş çağlarında da bu bölgede yaşadığını kanıtlamaktadır.
L.N. Lavrov'a göre Aşkharıwa halkı Adler ile Gagra arasında
yaşardı. Bunların kuzeybatısında ise T'ap'ant'a (Aşıwa'ların başka bir ismi)
halkı otururdu. Birinci yüzyılın ikin¬ci yarısında Karadeniz kıyılarında feodal
toplum biçimi oluşmaya başladı. Bu çağlarda Abhazya'da krallık yönetimini ve
Abhaz Kraliyet hanedanlarını görüyoruz. Psıl ve Sanıg kabilelerinin de Abhaz
Krallığı'na bağlandıkları anlaşılmaktadır.
|
|
|
Konu üzerinde araştırma yapan bilimadamlarının açıklamalarına
göre önce Apsıwa (Abhaz) toplumu oluşmaya başlamıştır. Daha sonra bu topluluktan
ayrılan gruplar Abazin Halkı'nı oluşturmuşlardır. Z.V. Ançabadze adlı
araştırmacı "Abasg ve Bazıg ismi Abhazlardan olan bir halk grubunun ismidir.
Bunlar Abazinler'dir. şimdi büyük bir kısmı kuzeyde yaşamaktadır. Bu halk Aşıwa
(T'ap'ant'a) ve Aşkharıwa kollarından oluşmaktadır." der. L.Lavrov ise bir başka
görüş getirir. Lavrov'a göre Abazinler, Abhazya'da; Karadeniz kıyılarında,
Abhazya'nın kuzeyinde yaşamışlardır. Lavrov şöyle yazmaktadır: "Abazin dilinin
Abhazca'ya benzerliği, yüzyıllar boyunca Abazin halkının ataları ile Abhazların
komşu olmasından kaynaklanmaktadır." L.Lavrov'un, "Kuzey-batı Kafkas Boylarının
Ortaya Çıkışı Üzerine" adlı araştırmalarında şu sözler yer alır: "Abazinler,
Karadeniz kıyılarında yaşayan, Abhazlarla komşu olan ve onlarla kaynaşmayan
boylardandır." Abazinler XIV ve XV. yüzyıllarda dağların kuzey yüzüne göç ederek
yerleşmişlerdir. Dilleri ile ilgili araştırma yapan bilginlerin yazılarına bir
göz atmakta yarar vardır: S.H.Bğajba'nın yapıtı "Abhaz Dilinin Bzıb Dialekti"
adlı yapıtında, Abhaz ve Abazinlerin dil kurgusu bakımından aynı, fakat konuşma
açısından farklılık gösteren boylar olarak yan yana yaşadıkları
vurgulanmaktadır. Aradan geçen yüzyıllar farklılıkları arttırmıştır. şimdi bile
her iki dilde benzerlikler çoktur. Gramer açısından ve sözcükler bakımından
benzeşim büyüktür. Bu benzeşime en uzak kalan T'ap'ant'a (Aşıwa) diyalekti ile
konuşanlar bile Abhazlarla anlaşabilir.
Bu iki boyun dil benzerliği üzerine Gürcü araştırmacı
Ketevana Lomatidze şöyle der: "Aşıwa konuşma biçimi, Aşkharıwa ve Apsıwa konuşma
biçimlerinin gramatik gelişme üslubunu korumuştur. Aşkharıwa konuşma biçimi ise
Apsıwa ve Aşıwa biçimlerinin her ikisine de yakındır, ikisi arasında yer alır."
Abazin halkının dili ve tarihi üzerine çalışan A.Genko'nun yapıtı "Abazin
Dili"nde, Abazin sözcüğü ile ilgili şöyle bir bölüm vardır: "Kuzey Kafkasya'nın
diğer Çerkes boylarından olan Adığeler, güneybatı komşuları olan Karadeniz
kıyılarına kadar uzanan boylara (Abaze, Abadze) derlerdi." Bu iki dil üzerine
araştırma yapanlar, L.Lavrov'un "Dillerin benzeşimi, iki toplumun komşu
olmalarından kaynaklanmaktadır" savını, yanlış bir değerlendirme sayarlar. Z.V.Ançabadze'nin
şu sözleri de L.Lavrov'un savına uymamaktadır. "Dil birliğinin, halkın kültür
benzeşiminden doğduğu kabul edilemez. Çünkü sözkonusu olan, dillerin benzeşmesi
değil, gramer benzeşmesidir. Köken olarak sözcük benzeşimidir. Abazinlerin ve
Abhazların dillerinde gramer ve sözcük birliği vardır. Bu benzerlik, komşuluktan
ve kültür yakınlığından doğmaz." Lavrov dışındaki diğer araştırmacıların
görüşleri de bu görüşe uymaktadır.
Abazinlerin atalarının Karadeniz kıyılarında, Soçi, Tuapse,
Lazarev yörelerinde, Abhazya ile komşu olarak yaşadıkları doğrudur. Ancak
bunlar, bu çağlardan önce Abazin ve Abhaz boylarının dil, kültür, yerleşim
bölgesi olarak "aynı halk olmadıkları" sonucu çıkmaz, savı yaygındır.
|
|
|
Açıklamalardan da anlaşılacağı gibi Abazinlerin tarihini
aydınlığa çıkarmakta Z.V. Ançabadze'nin görüşünü gerçeğe daha yakın olarak kabul
etmekteyiz. Ancak, Abazinlerin toplum olarak kendilerine has bir düzen kurarak,
Abhazlardan ayrıldıkları görüşüne de tam olarak katılmak mümkün değildir. XV. ve
XVI. yüzyıllarda, Abazinlerin kalabalık gruplar halinde kuzeye göçerlerken de
Abhaz dilinden ayrı olarak, Abazin dili oluşmuştu. Bu olgu, Ançabadze'nin savını
az da olsa zayıflatmaktadır. Ançabadze'nin savını zayıflatan bir durum daha söz
konusu olmaktadır. Bugün Adığey ve Abhazya'da yaşayan halklar içerisinde,
diyalekt farklılığını yitirmemiş Abazin grupları ve köyleri vardır. Abazin
halkının bir bölümünün dil özelliğini koruyarak Abhazlar arasında yaşaması,
Ançabadze'nin savının tersine bir durum ortaya çıkartmaktadır. Bugün bile Abazin
grupları Abhazya'nın Ahıçıps, Psıxhu, Psanman köyleri ile Adığey'in Kueşhable,
Ulsk, Wılap köylerinde yaşamaktadırlar. Bu durum ise Abazinlerin kuzeye göç
etmeden önceki yüzyıllarda da var olduklarını kanıtlamaktadır.
Bilimsel araştırmalara kaynak olan arşivlerde, bu savı
doğrulayan bir belge daha vardır. 20 Temmuz 1864 tarihinde Varp yöresinde
bulunan bir Rus birliğinin komutanı, üstlerine yazdığı bir mektuptaki "Psıhu
halkından olan 105 ailenin, Huıj vadisine yerleşmek için izin istediklerini size
duyurmayı görev sayarım" sözü, adı geçen ailelerin o zaman bu yöreye
yerleştiğini göstermektedir. Nitekim bugün Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti sınırları
içerisinde bulunan Aşkharıwa kökenli Huıj Du (Büyük Huıj) köyünde, bu ailelere
rastlanmaktadır. Bu köy, Yinciğ Irmağı vadisi içinde kurulmuş bulunmaktadır.
Arşivlerde bir başka belge daha vardır. Bu belgede ise şöyle denmektedir: "Tuapse'de
Abzekh'lerle birlikte yaşayan Abazinlerin Barakhey kolu, Çarlık Yönetimi
yasalarına uyacaklarına ilişkin yeminde bulundular. 1826-1832 yılına kadar,
Kafkas Dağlarında yaşayan boylardan söz eden etnografik ve istatistik belgeler,
X. yüzyıla gelindiğinde bile Abazinlerin Adığe ve Abhaz boyları arasında
yaşadıklarını göstermektedir. Bu belgelerden birinde şöyle denmektedir: "Apsnı'da
(Abhazya'da) Abhaz ve Abazin adlarında iki toplum yaşamaktadır. Bu topluluklar
kendilerini Abhaz ve Abazin olarak isimlendirmektedir."
Bu açıklamalardan sonra Abazinlerin toplum olarak ortaya
çıkışlarını inceleyelim. Bu çıkış, 600'lü yıllardan önce olmuştur. Çünkü bu
yüzyıllarda Abhazya'da ve diğer Karadeniz kıyısı topluluklarında feodal oluşum,
henüz başlamamıştır. Bilindiği gibi toplumların doğuşu ve oluşumu sınıfsal
toplumun oluşumuna bağlıdır. Kuzeybatı Kafkasya'da toplumların ortaya çıkışı,
feodalizm ile başlamıştır. Zira bu bölgede yaşayanlar arasında eski köy
cemaatlerinin oluşumu giderek feodal döneme ulaşmıştır.
VI. yüzyıl içerisinde feodal dönem öncesi yaşamının
özelliklerine de rastlanmaktadır. VI. yüzyılın sonu ile VII. yüzyılda Kuzeybatı
Kafkasya'da yaşayanlar (Zih'lerle birlikte) arasında feodal yapı oluşmaya
başlamıştır. Daha sonraları VII., VIII. ve IX. yüzyıllarda Abhazlar, toplum
olarak oluşumlarını tamamlamışlardır.
VIII. yüzyılda, kuzey Abazaları (Abazinler) arasında
Ghambısta (Wıerkh), yani soylu sözcüğü ve bu sözcükle nitelenen sınıf ortaya
çıkmıştır. Bu soylu ailelerin en büyük zenginliği hayvan sürüleri idi. Karadeniz
kıyılarındaki dar şeritlerde ise kalabalık hayvan sürülerini doyuracak otlaklar
yoktu. Abhaz, Gürcü ve Abazin soylularının sürülerine yetecek otlak
bulunamayınca daha kuzeye göç etme zorunluluğu doğmuştur. Böylece Abazinlerin
kuzeye göçüşü başlamıştır. Bu göç sırasında kimi Abhaz soyluları da Abazinlerle
birlikte kuzeye göç etmişlerdir. Bugün, bu aileler Abazinleşmiştir. Örneğin;
Xhrıps (Marşan) ve Daguna (Argun) soyları bugün
Uzunyayla ve Sivas yörelerinde, Abazin köylerinde oturmaktadır.
|
|
|
Abazinlerin kuzeye göçlerinin nedeni ve göçün nasıl yapıldığı
bugüne dek tam olarak aydınlığa kavuşturulama-mıştır. Çarlık dönemi
araştırmacıları, Abazinlerin kuzeye toptan göç etmediklerini, peyder pey göç
ettiklerini söylemektedirler. Bu konuda da bugüne dek sağlam bir görüş birliği
oluşmamıştır. J.Guldenştayn, S.Boronevski, L.Lule, Abazinlerin XVII. yüzyılda
kuzeye gittikleri savını ortaya atmışlardır. Bu savın yanlışlığı, bilinen bir
olay ve belgelerle kanıtlanmaktadır. Yegebekhua (Gebekhua) Dudar adlı Abazin
Prensinin 1555 yılında Khaberdey elçileri ile birlikte, bugünkü Karaçay-Çerkes
yöresinin temsilcisi olarak Moskova'da Çar İvan Grozni nezdinde
görevlendirildiği ve uzun süre Moskova'da kaldığı saptanmıştır.
XVI. yüzyılda Abazinlerin kuzeye, bugünkü Karaçay-Çerkes ve
Adığey Cumhuriyetlerine yayıldıklarını belirten Ekaterini Kuşeva, "Kuzey
Kafkasyalılar ile Rusya İlişkileri" adlı yapıtında, 1570 yılında yazılan bir
belgeden söz etmektedir. Bu yazıda, "Büyük Khaberdey Prensi Temrıkhua, Abazinler
ve Besleneylerin yardımına geldi", cümlesi yer almaktadır. O halde, XVII. yüzyıl
tezinin doğru olmadığı açıkça ortaya konmaktadır. Diğer bir grup yazar,
Abazinlerin Kuzeye göçünü daha eski çağlara götürürler. N.F. Yakovlev'e göre XI.
yüzyılda Abazinlerin kuzeye göçü başlamıştır. A.N. Genko'ya göre ise Aşıwalar
XII ve XIII. yüzyıllarda, Aşkharıwalar ise XIV. yüzyılda kuzeye gelip
yerleşmişlerdir.
Arşiv belgelerine göre, 1239-1240 yıllarında Moğollar,
GürcistanGürcüstan üzerinden Kafkasya'ya saldırmışlardır. Saldırının ağırlığı
karşısında sıkışan kıyı halkları, Moğolların ulaşamayacağı sarp dağ vadilerine
çekildiler. XIV. yüzyılda da Timur orduları kuzeyden, steplerden gelerek
Kafkasya'ya saldırmıştır. Saldırganların çekilmesinden sonra kuzeyde çok geniş
yaylaklar ve otlaklar boş kalmıştır. Toprağı az olan deniz kıyısı halkının
boşaltılmış geniş topraklara doğru uzanması olağandır. Abazinlerin Aşıwa kolunun
XIV. yüzyıl sonu ile XV. yüzyılda peyder pey bugünkü Karaçay-Çerkes
Cumhuriyeti'ne yerleşmiş olduklarını açıkça söyleyebiliriz. Aşkharıwa kolu ise
XV. yüzyılın ikinci yarısı ile XVII. yüzyılın ilk çeyreğine kadar olan zaman
dilimi içerisinde peyder pey kuzeye gelip yerleşmişlerdir. Daha sonraki
dönemlerde de bu göçler sürmüştür. Örneğin; Barakhay kabileleri 1830'larda
kuzeye gelmiştir. Dağı aşan Abazinler önce Teberda, Kubina, Yincig Irmakları
kıyılarına, Gum ve Malka vadilerine yerleşmişler, daha sonra bugünkü Adığey ve
Khaberdey yörelerine kadar dağılmışlardır. Bu dönemde Abazinler artık Aşıwa ve
Aşkharıwa diyalektleri ile konuşan, iki bölümlü bir toplum olarak oluşumlarını
tamamlamışlardır. Aşıwalar bu dönemde altı alt kola ayrılmakta idiler. Bu
nedenle Tatar ve Osmanlılar Aşıwalar için "Altı Kesek Abaza" deyimini
kullanmışlardır. Nitekim bugün bile Uzunyayla'da bulunan Aşıwa köyü(Lokıt veya
Lokhuaje) Altıkesek ismini taşımaktadır.
|
|
|
|
|
|
Bu kollar şunlardır:
1- Loo'lar ve Loo'lara bağlı olan ailelerin oluşturduğu grup,
2- Bibard Grubu,
3- Darıkua Grubu,
4- Khılış Grubu,
5- Jantemir Grubu,
6- K'açüa Grubu,
Abazinler'in Aşkharıwa grubu kuzeye geldiğinde şu kollardan
oluşmakta idi:
1- T'am Grubu,
2- Bağ Grubu,
3- Mısılbiy Grubu,
4- Khızılbiy Grubu,
5- Başılbiy Grubu,
6- Barakhay Grubu,
7- Şegerey Grubu.
Dağınık bir biçimde kuzeye yerleşen gruplardan Barakeyler'in
çoğunluğu, Kızılbiy, Başıkbiy, Mısılbiy ve Şegereyler'in önemli bir bölümü,
Siydı-Yismel ve Gebekhua (Yegebekhua) ailelerine bağlı olarak Osmanlı
topraklarına göç etmişlerdir. Geride kalan aileler grup grup birleşerek bugünkü
Huıj Du, Huıj Çık'un, Çagarya (Şegerey), Abaza Hable, Guım Lokıt, Kubina Lokıt,
Yincig Lokıt, Bibardkıt (Albırğan), Psıjkıt (Darıkuakıt),
Karapagua, Marakıt gibi köyleri kurmuşlardır. Geri kalanların bir bölümü ise
Habaz Rayonu ile Adığey, Khaberdey bölgeleri ve Pyatigorsk kentine kadar
dağılarak yerleşmişlerdir.
Abazinler, 1864 büyük göçüne kadar yurtlarında yukarda
belirttiğimiz gruplar halinde yaşamışlardır. Daha çok at, sığır ve koyun
yetiştirmekteydiler. Tarımla uğraşanlar ise buğday, arpa, mısır gibi tahıllar
ile meyve yetiştiriyorlardı. Yetiştirdikleri ürünler ile el sanatı üretimlerini,
kendilerinin imal edemedikleri mallar karşılığı olarak satarlardı. O devirden
kalan istatistiklerden anlaşılacağı üzere Kuzey Kafkasya'da kalabalık yerleşme
merkezleri çoğalınca, bu tür ticaret daha da genişledi. 1849 Nisanının 23'ünde,
o zamanki adı ile Batalpaşinski (Çerkesk) kenti pazarında Abazinler'in 1000
post, 800 yamçı, 578 Çerkes Erkek Elbisesi, 400 çift yün çorap ve eldiven, 300
büyükbaş hayvan, 4500 at sattıkları anlaşılmaktadır. Karşılığında, 19044 som
(altın para) almışlardır. Aynı gün satın aldıkları mal listesi de şöyledir:
15000 metre sırma sim, çok sayıda yatak ve masa örtüsü, semaver, 320 sandık, 280
ayna... Aynı şekilde Pyatigorsk, Georgievsk, Stavropol ve diğer kentlerde de
pazarlar kurulur ve buralarda da Abazinler alış-veriş ederlerdi.
Büyük göçte anayurttan ayrılmak zorunda bırakılan Abazin
grupları bugünkü Türkiye, Mısır, Ürdün, Suriye gibi ülkelere
yerleştirilmişlerdir. Türkiye'de yaşayan Abazinler Uzunyayla bölgesinde; dört
köy Pınarbaşı'na, dört köy ise Şarkışla'ya, Sivas'ın Yıldızeli ilçesi ve merkez
ilçeye bağlı köylerle, Artova, Tokat, Havza yörelerine, Tufanbeyli,
Yozgat-Sorgun, Çorum-Alaca, Eskişehir köylerine ve bir miktar da Ahlat-Adilcevaz
yörelerine yerleştirilmişlerdir. Ankara, İstanbul, İzmir, Kayseri, Sivas,
Eskişehir, Adana, Mersin gibi kentlere yerleşen Abazin aileleri de vardır.
Ekim Devriminden sonra başlayan dönemde yaşam biçiminin
değişmesi ve kentleşme sonucu bugün anayurtta kalan Abazinler Karaçayevsk,
Çerkesk, Yerkinşahar, Teberda, Yersokan, Nalçik, Pyatigorsk ve Maykop gibi
kentlerde de diğer Çerkes grupları ile bir arada yaşamaktadırlar.
http://deguneaslan.blogcu.com/CERKESLER/
|
|
|
|
|
|